6 Nisan 2010 Salı

....Fenerbahçem, Dış Hatları Yakarız Senin İçin, Helal Olsun Sizlere



Bir takıma aidiyet duygusu hissedebilmek ne güzel birşeydir, onlarla aynı heyecanları duyguları yaşayaraktan başarılara beraber yol alabilmek, kaybettiğimizde hepberaber üzülmek, tekrar bir bütün halinde ayağa kalkabilmek, bizim onları sevdiğimiz kadar onların da bizi sevdiğini içten değer verebildiğini kendi duyularımızla hissetmek.

Ne yazık ki futbol takımının ülkede ki spor popularitesine göre yoğun ilgiye karşılık ulaşılmazlığı, kimi zaman sanki bizlerle aynı paralelde çubuklu forma için gereğini yansıtamadıkları olmuştur. Onlara verilen destek falan bir kenara, ülkede ne katkı yapacağı belirsiz onlarca oyuncuları havaalanlarında büyük kalabalıklarla karşılamaya giden bir toplumdanız.

Böylesine formanın hakkını veremeyenlere isyan ederek diğer tarafta kendi mütevazı şartları içinde çok daha az seyirciye oynayan amatör şubelerimizi yıllardır desteklemeye çalışıyoruz. Hem spor sevgisiyle hem de renklere olan aşkımızla yıllar içinde birçok tatlı acı günleri salonlarda yaşar olduk.

Beş sene öncesinde ikinci ligte olan bayan voleybol takımımızın da, şu anda Avrupanın zirvesinde ulaştığı ikinciliğe kadar olan yükseliş sürecini birebir yaşayarak gördüğümüzden duyduğumuz gururu tarif etmek çok zordur.

Çok tecrübeli bir rakibe karşı bizim iyi olan yönlerimizin, onların artılarına yeterince üstün gelememesi sonucu uzatma setiyle kaybettiğimiz final mücadelesi sonrası, Sarı Meleklerimizin ülkeye kanatlanmalarını beklemeye başlamıştık. Zaten sonuçlar ne olursa olsun onları havalimanında karşılamayı planlayanlar final four öncesi de konuşuyordu. Kimbilir olası bir şampiyonlukta mutluluğun verdiği gazla gelenlerin sayısı 10 katı 20 katı dahi olabilirdi. Neyse artık, bundan sonra önemli olan, müsait olanların salonlardaki maçlarımıza daha fazla ilgi göstermeleridir, erkek-bayan voleybol ve basketbol takımlarımız bu destekleri fazlasıyla haketmektedirler.

Meleklerimizi karşılamak için Fransa'dan geliş saatleri takibe alınıverdi, buna göre organize olup servis kiralayan ya da araçlarıyla gelenler olduğu gibi, benim yaptığım şekilde Atatürk havalimanına hafif metro ile gelenler de oldu. Metrodan dışhatlar geliş istikametine doğru giderken boyunlarında atkılarıyla taraftarlar göze çarpıyordu. Saat sekiz civarıydı ve yukarda alan dışında az sayıda taraftarımız toparlanmaktaydı.

İçeriye giriş güvenlik kontrollerinde kuyruklar olduğundan uğraşmak istemeyip dağınık halde 20 kişi kadar dışarda beklemekteydik. Takımımızı alacak olan futbol takımı otobüsü de gelmişti ve park halinde b girişine yakın duruyordu, daha sonra yerini değiştirip daha ilerdeki bir kapıya göre konumlandırıldı. Karşılama ile ilgili hazırlıkları organize eden Serkan Acar,takımın çıkışını bu kapıdan yapacağız diye bize haber verdi. İçerde dış hatlar geliş kapısının ve dijital uçuş tabelasının orada her zamanki gibi yakınlarını bekleyenlerin kalabalığı gözüküyordu. Ayrıca ortalıkta dolaşan tek tük sarı lacivertli taraftarlarda göze çarpıyordu ama acaba daha fazla kişi var mıdır diye merak ediyorduk.

Kendi aramızda konuşaraktan zaman öldürüyorken, bir tane bavul taşıma aracı getirildi, takımdakilere sunulacak çiçek çelenkleri buna dizilerekten içeriye götürüldü. Etrafta sürekli güvenlik görevlileri, şefleri gezinip duruyordu. Öyle çok muazzam hıncahınç bir kalabalık olmayacağını düşünmeme rağmen, telsizli güvenlik şefleri arasında takım çıkarken şuraya dizileceksiniz falan gibi konuşmalar geçiyordu. Bazı kameraların giriş yaptığını görünce ntv ile FB tv naklen yayın araçlarının da ileride durduğunu farkettim.

Etrafta taraftar gruplarından tanıdık yüzler vardı, ellerinde pankartta taşımaktaydılar ama onlarda bunu nerede açıcaz diye konuşuyorlardı. Bu esnalarda uzak taraftan birileri tezahürat ede ede gelmeye başlayınca ortalık renkleniverdi. Kadıköy'den servis tutarak gelen Lacivert üyeleri yolda yaptıkları besteyi söylüyorlardı. Melekler gururlandırdı bizleri,onurlandırdı hepimizi, olmasanda şampiyon, almasan da kupalar, seninleyiz ölene kadar, seninleyiz ölene kadar..
diye bağırarak gelmekteydiler, tabii bu söylediklerini anca yanımıza gelip bir süre daha söylemelerinden sonra anlayabildim.

Onlar da 20 kişi kadar geliverince etrafta 50 kişi kadar oluverdi. Hepsiyle selamlaşıp, konuşmaya başladık. Arada bir besteyi söyleyip laylay yapmadan etrafa öğretmeye çabalıyorlardı. Tabii biz böyle bağırırken olan gürültü çıkış yapan turistleride şaşırtıyordu. Uzakdoğulu kafileler hep yaptıkları gibi ellerinde kameraları görüntü çekiyorlardı. Çıkış yapan hacı kafilelerinin çokluğu da dikkat çekiciydi.

Gelenlerle beraber gruplarda pankartlarını düzenlemeye giriştiler. Ama burası kamusal alan olduğundan alışkın oldukları tribün gibi iş görülemiyordu. Lacivertten olanlar içlerinden genç olanları takım otobüsünün önüne ellerinde pankartı havada tutacak şekilde koyuverdiler. Bazı taraftarlarımızın hazırlattığı resimli Türkiye sizinle gurur duyuyor dijital pankartı da çok güzeldi, onu da uzun süredir elde havada tutmaktaydılar. Ama bir diğer pankart olan, futbol maçında da açılan Armanın Gururu Sarı Melekler pankartı çok büyük ve boylamasına da uzun olduğu için tutmak zor gözüküyordu. , Pankartları asacak yer yoktu, ne de koli bantı ip falan verecek birileri. Görevlilere sordularsa da yardımcı olan çıkmadı, bunun üzerine otobüs dibinde yere seriliverdi, takım çıkacağı zaman kaldırırız diyorlardı ama bir yandan da yahu yeterli adam olacak mı bakalım diyorduk. CK dan Alpaslan ile futbol maçı sonunda olan kavga ile ilgili konuşuyordum. Gülerek suçlu da burada dedi, büyük pankartı işaret ediyordu. Gözaltına alınanlar ile ilgili sıkıntı geceyarısı hallolmuş, ciddi yaralanan falan da olmadığını öğrenince rahatladım.

Terminal içine girmiş olanlar gelsenize diye işaret yapmaktaydılar, içeri mi girilse yoksa dışarda mı beklense nasıl olsa falan diye düşünülürken, güvenlik bazı taraftarları içeri almamaktaydı. İçerdekiler bana da atkıyı kamufle edip gel diye işaret yapınca kuyruğa giriverdim. Üstünde forma falan olanları dışarda bekleyin lütfen diye geri yolluyorlardı, bunun üzerine tartışanlarda olup sesler yükselmişti ki, ben de giriş kuyruğundayken birisi polis amiriyle görüşmek üzere onu bekliyordu. Kadın güvenlik görevlisi ile tartışıyordu, takımımı karşılamaya gelmişim, ne demek almazsınız, bu ülkenin takımı değil mi bu neden Fenerbahçe düşmanlığı yapıyorsunuz falan diye sesini yükseltiyordu, kadın da beni ilgilendirmez, siz fanatiklik yapıyorsunuz sonra içerde maytap falan yakıyorsunuz, güvenliği ihlal ediyorsunuz, ne yapacaksanız dışarda bekleyin de yapın diye tersliyordu. En sonunda gelen polis amiri sıkıntı nedir diye sorunca, aynı arkadaş biz bu ülkenin vatandaşı değil miyiz, bu nasıl davranıştır diye seslenince, amir neden herkes bunu söylüyor, evet ama bizim de alınan kararları uygulamamız lazım, emniyetin taraftarların içeri alınmaması yönünde kararı var (demesine rağmen içeriye girmiş bir sürü taraftar vardı)

Neyse bu şikayet eden arkadaş ile amir alan içinde gitmekteyken bende kemerleri falan çıkartaraktan kontrolden geçmiştim. İlerde bizim taraftarların olduğu yerde tanıdıklarla selamlaşmaya başladık. Bu arada güvenlikle tersleşen arkadaşı da bıraktılar ama onu da sakinleştirip daha fazla uzatmamasını söylemek bize düşüyordu, sonra gerginlik yüzünden hepimizi dışarı çıkartmalarına ne gerek var diyorduk, diğerleri de farklı farklı kapılardan yolunu bulup içeri girmekteydi. Böyle kimi kontrol noktalarında cinslikler olmuştu.

İçerde etrafta olan taraftarların neredeyse hepsi tanıdık yüzlerdi, hep salonlarda gördüğümüz ağabeyler, pankartları boyamada koroegrafileri hazırlamada yıllardır emek sarfeden arkadaşlar, işten falan takım elbiseleriyle çıkıp gelen eski dostlar falan. Tabii takımıyla gurur duyup onları karşılamaya gelen tanımadığım kadın erkek simalarda yok değildi fakat tezahürat etmekte olduğumuz kalabalığın %80'i gene bildiğimiz kişilerdi. Uçağın indiğini tabelada görmemizle karşılama alanına iyice yığılıvermiştik. Bir yandan yolcusunu karşılamaya gelenlerde aralarda olunca ilginç oluvermişti. Ancak bizim uçak kafilesinin çıkış yapacağı taraf ayrı tutulduğundan bizde o tarafa yığılıvermiştik. Diğer yönden ise normal yolculara çıkış yönlendiriliyordu.

İçerde tezahüratlar yükselmeye başlayınca doğal olarak gene dikkatler çekiliverdi, çıkan turist kalabalıkları şaşkın şaşkın bakınıyorlardı, el sallayıp çekim yaparak gidiyorlardı. Karşı tarafımızda televizyon muhabir ve kameramanlarıda birikmeye başladılar. İçeriye girebilip bekleyen 60-70 kişi vardık, dışarda da giriş yapmayıp bekleyenler, pankart başında duranlar falan vardı ama sanırım bugünkü kalabalık 100 kişiden fazla olabilir ama 200 den fazla olamaz. Halbuki bundan çok daha fazlasının olması gerekiyordu.

Dilimde şarkıların gündüz gece, deli gibi aşığız Fenerbahçe, dış hatları yakarız senin için, helal olsun sizlere...

Diye bağıraraktan ortalığı inletmekteydik, kapalı alanda terminal akustiği anons sistemi için müsait yapıldığından sesimiz çok fazla çıkıyordu. Buraya herhangi bir futbolcu falan karşılamaya gelmemiş benim gibi biri için şaşırtıcıydı. (Büyük konuşmak gibi olmasın ama herhalde hayatım boyunca da bir futbolcu karşılamaya falan gitmeyi düşünmem)

Ama yıllarca Madrid'den gelecek uçağın yolunu gözlemeye bu havalimanı yollarını aşındırdığımdan, o açılır kapanır kapıdan çıkacak olanı heyecanla beklemenin nasıl birşey olduğunu çok iyi bilirim. Bu sefer de böyle heyecanla bekliyor, tezahüratlar ediyor, atkılarımızla görüntü veriyorduk. Cannes'dan alışverişleri doldurdular herhalde bir sürü bagaj bekliyorlardır diye dalga geçiyorduk. Arada bir çıkıyorlar diye yanlış sinyallerle gazlamalar oluyordu, tezahüratlar yükseliyordu. Bir bakıyorduk ki, takımın spor malzemelerinin olduğu çantalar geliyordu. Sizin çantalarınızı bile özledik, çantalara tezahürat yapıyoruz yahu diye şakalaşıyorduk. Gamova'nın kafası acaba şu cam duvarın örtülü kısmı üstünden gözükür mü deyince, yuh yahu onun boyu da yetmez mi diye cevaplar geldi.

Aralarda duran bazı yolcu yakınları, yolcuları gelince çekilip gidince karşılama alanına biraz daha egemen oluverdik. Çıkan hacıları görüp onlara ülkenin gururu hacı amcalar diye takılanlar da oluyordu, ortam renkli, neşeliydi. Uçakta gelen taraftarlardan Legend atkılı bazıları çıkmıştı, hatta Ömer Koçsan'da çıkıverdi, ona da tezahürat yaptık. Işık Eyigüngör gözüktü saygılar falan derken, biz bir yirmi dakikadır falan böyle zaman zaman tezahüratlar yapmaktaydık. Kameralar fotomuhabirleri de bu anları çekim yapıyordu. Aradığım büyük aşkı ben doğarken sende buldum..., sevdamıza kimse engel olamaz, bazen hüzün vardır bazen mutluluk... falan derken en sonunda kapının hizasından gözetleyenlerden çıkıyorlar sesleri geliverdi. Haydi yüklen sesleri arasında büyük bir coşkuyla atkılar havada bağırmaya başlamıştık.

Dilimde şarkıların gündüz gece, deli gibi aşığız Fenerbahçe, dış hatları yakarız senin için, helal olsun sizlere! lalalaylalay....

Oyuncuların gözükmesiyle, yüzlerinin güldüğünü görmek iyice hoşumuza gitti. Daha bir yoğunlukla alkışlarla bağırıyorduk. Onlar içerde çelenkleri takılmış halde bavullarını sürükleyerekten toplu olarak ilerliyordu. Oyuncuların bazılarının ellerinde telefonları ortamı çektiklerini farkettik. En uzun Gamova olduğu için onun da ortama şaşkınlıkla bakıp çekim yaptığı çok rahat görülüyordu. Az bir mesafe gidebilmişlerken bütün kameralar üstlerine hücum ediverdi, fotoğraf için duraklayıp poz veriyorlardı. Tezahürat kesilip, armanın gururu Sarı Melekler diye bağırmaya başladık, ardından bu taraftar sizinle gurur duyuyor diye seslenirken oyuncularla öndeki taraftarlar temastaydı, teşekkürler hepinize diyen Çiğdem Kaptan sonrası diğer oyuncularda uzanan elleri sıkmaya başladılar. Yerli oyuncular biraz daha önden gidip ilerlemişken yabancılar ise az arkalarında kalıverdiler. Nati ile Frauke'nin de çekim yaptıklarını gördüm. Nati ilgilenenlere teşekkür edip duruyordu. Taraftarın çoğunluğu hareketli halde kafilenin önüne gittiğinden arkadakilerin sayısı azalmıştı. Koç Jan de Brandt etrafa el sallamaktaydı, öndekilerin ilgisini izliyordu. Koç Koç diye seslenince, baktı tanımasıyla,el sıkıştık tebrikler koç deyince ,gelecek sene kazancaz inşallah dedi. Nati'ye dönünce gözlerinin yaşlı olduğunu gördüm, teşekkürler Nati, lütfen bir daha ağlama dememizle gülen yüzüyle elini uzatıp ben teşekkür ederim dedi. Frauke sürekli güleryüzle çekimlere devam ediyordu, ben the rising sun over europe yazan atkıyı açınca Gamova elle işaret yapıp tam açmamı istedi, onu çekiverdi. Sürekli maçlarda oyuncuların videolarını çeken, maçlardan sonra onlarla resim çektirmek isteyen taraftarlarken, bu defa iş komik bir şekilde tersine dönmüştü, oyuncular taraftarları çekiyordu. Yerli oyuncularımızın hepsi süslenmiş ve ülkeye dönüşte moralmen yıkılmadıklarının imajını verdiler, etraftaki görüntülerle yüzleri iyice gülmekteydi, zaten uçakta da yol boyu taraftarlarla tezahürat ederek keyifle gelivermişler.

Terminal içindeki taraftarlar kafilenin önünden fırlayıp tezahüratlar eşliğinde dışarıya çıkıverdi, dışarda bekleyen taraftarlarla takımın otobüsüne binişine kadar tezahüratlara devam edildi. Güvenlik görevlileri de çıkış kapısından otobüs kapısına doğru koridor oluşturma çabasındaydı ama zaten sağduyulu taraftarlar kendileri yol açmakla meşguldüler, kimsenin izdihama yol açacağı yoksa da kimi görevliler garip tavırlarla bazı taraftarları ittirip gerginliğe sebep oldu. Pankartları kaldıran taraftarlar meşalede yakınca tam dediğimiz gibi olmuştu. ...Dış hatları yakarız senin için, helal olsun sizlere..

Kafilenin bir kısmı hala içerde röportajlar vermekteydi, bir kısmı otobüse adım atmaktaydı, taraftarlar bavulları için dahi kaldırıp bagaja konmasına yardım ediyordu. Otobüs içine giren oyuncular camdan selamlamaya, taraftar da tezahürata devam etmekteydi. Gamova'ya tezahürat edenler olmaktaydı, otobüsün camına yaklaşıp öpücükle selamladı. Fenerbahçem sen çok yaşa,canım feda olsun sana... sesleri yükselmekteydi, artık ekibin çoğu otobüse yerleşmişti. Bir kısım taraftar otobüs önünde kalkışına kadar tezahürat etmeye devam ederken, özel servis tutan ve araçlarla gelenlerde konvoy yapma planıyla hızla araçlarına yönelmekteydiler. Hatta bir kısmı otobüs Dereağzı tesislerine varınca orada da bu güzel geceye devam etmişler, ben ise araçlarında yer olmadığından gidemedim. Tam bu esnalarda sivasın uzatmada gol atmasıyla havalimanı taksileride korna öttürmeye başladılar, sivas diye bağıran taraftarlar oluverdi.

Takım otobüsü armanın gururu sarı melekler, bu taraftar sizinle gurur duyuyor bağırışları arasında hareket edip son sürat tesislere doğru yola koyuluverdi. Biz de onları layık oldukları coşkuyla ama hakettikleri kadar kalabalık olamadan karşılamış olduk. Perşembe günü eczacıbaşı ile yapacağımız maçta da güzel bir atmosfer sunmakla onlara olan teşekkürümüze kaldığımız yerden devam edeceğimizi düşünüyorum.





2 yorum:

Güray Gürsoy dedi ki...

HARİKA HARİKA HARİKA !!!!
Yüreklerinize sağlık Kerem'cim.
Gözlerim dolu dolu,tüylerim diken
diken izledim dün.
Kerem gittiyse izlenimlerini
yazsa bari dedim içimden.
Şimdi gördüm.
Müthiş bir başlık olmuş.
Bir kez daha teşekkürler.
Sizler FENERBAHÇE'NİN MUSKA
YÜREKLERİSİNİZ.
Hakkınız ödenmez ....
İyi ki varsınız !!!!!!!!

sensiblex dedi ki...

Sağol ağabey ama asıl harika olan onlar. Bizim yapabildiklerimiz az bir özveri ile milyonlarca taraftarımızın duygularını yansıtma çabası olmaktan öte değil.