31 Mart 2011 Perşembe

Trentino BetClic Yine Avrupa Şampiyonu !!!!


İtalya'nın Bolzano kentinde düzenlenen, 2010-2011 Avrupa Erkekler Şampiyonlar Ligi 4'lü finallerinde, Rus Şampiyonu Zenit Kazan'ı 3-1 yenen ev sahibi Trentino BetClic, üst üste 3. kez Avrupa'nın en büyüğü oldu...




Final karşılaşmasının ilk setini 25-17 kazanan Trentino BetClic 1-0 öne geçti. İkinci sette ise 25-20 ile Dinamo Moskova'nın üstünlüğü vardı ve Rus temsilcisi durumu 1-1 yaptı. Maçın 3. ve 4. setlerinde seyircisinin de desteğini arkasına alan ev sahibi Trentino BetClic, setleri 25-23 ve 25-20 kazanarak 108 dakika süren maçtan 3-1 galip ayrıldı. Bu sonuçla Trentino BetClic üst üste 3. kez Avrupa'nın en büyüğü olmuş oldu. Şampiyon olan Trentino BetClic kupasını CEV başkanı Andre Meyer'den alırken, ikinci olan Zenit Kazan madalyalarını CEV As başkanı Banu Can'ın elinden aldı.
Ayrıca 4'lü finallerde oynanan 3.lük maçında Polonya temsilcisi Jastrzebski Wiegel'i 3-1 yenen Dinamo Moskova 2010-2011 Avrupa Erkekler Şampiyonlar Ligi'ni  3. sırada tamamladı.



Finallerin En Değerli Oyuncuları



MVP: Osmany Juantorena Portuondo (CUB/TRENTINO BetClic) 


En iyi Blokör: Alexander Abrosimov (RUS/Zenit KAZAN)
En iyi Libero: Andrea Bari (ITA/TRENTINO BetClic)
En iyi Manşet: Peter Veres (HUN/Dinamo MOSCOW)
En Skorer: Maxim Mikhailov (RUS/Zenit KAZAN)
En İyi Servis: Sergey Tetyukhin (RUS/Zenit KAZAN)
En İyi Pasör: Lloy Ball (USA/Zenit KAZAN)
En İyi Smaçör: Matey Kaziyski (BUL/TRENTINO BetClic)



* Trentino ''Üçleme'' yaparak Erkek Voleybolunda ''Avrupa'nın En İyisi '' olduğunu bir kere daha kanıtladı.Favori oldukları F4'te ev sahibi avantajı ile bir kez daha Şampiyon oldular.
2008/09 Trentino Volley

2009/10 Trentino BetClic

2010/11 Trentino BetClic
 Bu sezon aynı zamanda ''Dünya Kulüpler Şampiyonu'' da oldular.
* Maçı TRT'nin bitmek,tükenmek bilmeyen artık nefret ettiğim aymazlıklarından biri yüzünden 2.setin son sayılarından itibaren izleyebildim.Cumartesi günkü Yarı Finalleri vermediler.Final maçını verecekleri konusunda da hiç bir tanıtım ,bilgi yoktu.O yüzden vereceklerini bilmediğimden kaçırdım.Gün içinde Laola TV'yi açtığımda daha başlamamıştı ve başlama saati olarak yerel saat yazıyordu epey bir süre önce.
 Neyse bir kere daha benim vergilerimle çiftlik ve yandaş bir devlet kanalı olarak rezil yapan TRT'yi kınıyorum.
Adam gibi yayın yapmayacaksanız almayın yayın haklarını kardeşim.Güzelim maçları .iç ediyorsunuz.
* 2.setin son sayıları ve 3.4.setleri seyrettim.Trentino zaten favoriydi.Ağır bastı.Özellikle Brezilyalı pasör Rafhael smaçörleri Juantorena ve Kaziyski'yi çok iyi oynattı.Aynı şekilde takımdan ayrılan Brezilyalı pasör çaprazı Leandro Vissotto Neves'in yerine Perugia Volley'den yeni transfer edilen Çek pasör çaprazı Jan Stokr'u da çok iyi oynattı.Kaziyski 19,Juantorena ve Stokr 15'şer sayı ile oynadılar.
* Trentino şu 6(7) ile oynadı.
Pasör : Raphael Vieira (Brezilya)
Pasör çaprazı : Jan Stokr (Çek) -  (Tsvetan Sokolov - Bulgar)
4 numara smaçörler : Osmany Juantorena (Küba) ve Matey Kaziyski (Kaptan-Bulgar) -(Della Lunga)
Ortalar : Birarelli ve Riad Garcia (Brezilya) -  (Sala)
Libero : Andrea Bari
* Bulgar Antrenör Radostin  Stoychev'de çok başarılıydı.Kenarda maçı yaşaması da ayrı artısıydı.
* Aslında manşeti zayıf bir takım Trentino ancak hücumdaki büyük etkinlikleri ile bu zaafı kapatıyorlar.
Kaziyski ve Juantorena müthiş bitiriciler hücumda ama manşetleri zayıf.Kaziyski % 61 ile hücum edip 19 sayı ile oynarken,manşette 23/4.% 43(35) 'te kaldı.Juantorena % 67 ile hücum edip 15 sayı yaparken,manşette 25/2.% 44(32) de kaldı.En iyi libero seçilen Bari ise 18/-.% 50 (22) ile oynadı.Takım manşetleri 71/6.% 45(31).Bloklarda 5-11 Zenit üstün.Manşeti de Trentino'dan daha iyi Zenit'in.71/3.% 46(34).Artı serviste de Zenit üstün.Sadece 15 servis kaçırıp 7 ace yaptılar,Trentino ise 22 servis kaçırıp,sadece 3 ace.
* Manşet,servis  ve bloklarda zayıf kalan bir takım fazla zorlanmadan Şampiyon oluyorsa bu pasörlerinin ve smaçörlerinin hücumdaki iyi performansı iledir.
* Kaziyski ve Juantorena hücumda müthiştiler.Böyle  bir bitiricilik az bulunur.
* Zenit pasör çaprazları Maxim Mikhailov'un % 37 ile 17 sayılık ve orta oyuncuları Abrosimov'un 8 blokluk müthiş performansına rağmen yetersiz kaldı.Amerika Milli takım pasörü L.Ball en iyi pasör seçildi ama vasattı.William  Priddy'de % 41 ile 10 sayıda kaldı.O da vasattı.
* Sonuçta ''öldüremezsen öldürürler '' kuralı işledi ve Kaziyski,Juantorena,Stokr gibi öldürücüleri olan Trentino en iyi takım olduğunu bir kere daha ispatladı.Tebrik etmek lazım.
* Takımını Final Four'a sokan (Jastrebzki Weigel - Polonya) bizim Lukas Divis yarı finalde 3-0 kaybettikleri Trentino maçında % 45 ile 11 sayı yaparak takımının en skorer ismi olurken,3.cülük-4.cülük  maçında 3-1 kaybettikleri Dinamo Moskova maçında da % 50 ile 12 sayı yaptı.
Genel olarak başarılı bir sezon geçirdi Divis.Bizim Cosko ve Marshall'dan çok daha iyi performansı.

27 Mart 2011 Pazar

Coskoviç'ten Arkas'a Kupa Hediyesi (!)

Maalesef avucumuza aldığımız kupayı hediye ettik.Çok yazık oldu çok.
Kupayı böylesine kıl payı hem de ''Erkek Voleybolun gs'si vampir müessese''ye kaybetmek çok kötü oldu.
 Kronik servis kaçırma hastalığımız başımıza gene iş açtı.Anlamak mümkün değil,kimse de bir şey söylemiyor mu bilmiyorum ki.20.sayılardan sonra setin sonunda 3 servis arka arkaya kaçıran takım olur mu arkadaş ?
Sadece içeri atmayı düşündüğümüz ,bloğumuza ve rakibin dışarı vurmasına şans tanıdığımız setlerde başarılı olduk hep.Setin sonuna gelmişiz ne diye asılırsın daha.Burak nasıl atıyor biraz örnek alın ?

  - Kronik servis kaçırma ve manşet hatalarımız.
 -  Coskoviç'in ihanet derecesinde kepaze oyunu.
 - Agamez'i durduramamak.
- A.T.oğlu'nun provokasyonu ve Aziz Yener'in eyyamcılığı.
 Kupa hediyesinin nedenleriydi.

  Coskoviç tamam sakatlıktan çıktın birader de biraz dikkat be kardeşim.Ne hücumda varsın,ne blok ne serviste.Rakibin 4 numarası genç Burutay asıl mevkiisi pasör çaprazı olmasına rağmen takır takır oynadı ama sen hiç ? Hoca Cengizhan ile kısa süreler değiştirdiğinde bir de gülüyorsun çıkarılmana.
Yazık.Deli ettin beni deli.Tecrübeli bir oyuncusun sen yahu.Her voleybolcumuz % 100 kapasite ile oynamak zorunda  artık.Finallerde sakatlıktan çıkmıştı,şuydu buydu yok.Herkes % 100 ile oynayacak.
 Şaşkınova ,Coskoviç bunlar çok tecrübeli isimler.Finallerde böyle mi oynamalılar ?

 Castellani'nin gelişi  takımı biraz toparlamıştı.Miljkoviç'te toparlandı ama Marshall hep istikrarsız,Coskoviç rezil olunca Agamez'e Burutay'ın yardımı ile Ahmet Toçoğlu'nun  4.sette girdikten sonraki servis etkinliği ve 5.setteki ''klasik provokasyonu''nu Aziz Yener'e yutturması - dünden razı zaten - sonucu belirledi.
 Ahmet Toçoğlu ve Hüseyin Koç.Ezik herifler.Yatacak yeriniz yok.''Tipik başarıya giden her yol mübahtır makyavelist'' felsefesini başarıyla uyguladınız.Kına yakın.
 Marshall smacı vurmuş dönüp gidiyor,A.T.oğlu küfür ediyor ve o zaman dönüp geri geliyor.Hakem Aziz Yener'de ikisine de sarı kart gösterip 1 sayı önde olan onlara avantaj sağlıyor.Böyle şey olur mu yahu ? Suçlu orada A.T.oğlu.Sarı kart ona gösterilmeli.Ama Fenerbahçe olunca ortada hemen karşısında dururlar ezikliklerinden tabii.
  Onun için İBB'yi istemiştim finalde ama balları ile - dünde olduğu gibi - geçtiler onları.

Bu arada takımı ilk maçta da yalnız bırakmayan Demeter'e de bravo.Teknik olarak eleştirsekte adamlığı,insanlığı 1 numaradır.

     Şimdi lige döndük.Yolumuz çok zorlu.İBB ve arkasından Ziraatbankası gelecek.Finalde ise bu ezikler gene karşımıza gelecekler.Halkbank'ı elerler.Adım adım gideceğiz.Tek dileğim finalde bunları karşımızda görmek ve hesabı kapatmak.Hesap açık şu anda .....
 NOT : 
İstatistikler hala yayınlanmamış.Kaç servis kaçırdığımızı göremiyoruz.Cosko'nun performansını da.

25 Mart 2011 Cuma

Fenerbahçe Teledünya Türkiye Kupasında Finalde : 3-0 !!!

İlk finalist Fenerbahçe!

Voleybolda NTV Spor’dan canlı olarak yayınlanan Teledünya Türkiye Kupası yarı final maçında Fenerbahçe, Beşiktaş’ı 3-0 yenerek, finale yükseldi. Sarı lacivertliler finalde, bu akşam 20.00′de oynanacak İstanbul Büyükşehir Belediyesi – Arkas Spor karşılaşmasın galibiyle karşılaşacak.
Kupada final karşılaşması yarın saat 19.00′da, üçüncülük maçı ise saat 16.30′da başlayacak.

TELEDÜNYA TÜRKİYE KUPASI FENERBAHÇE FİNALE YÜKSELDİ
BEŞİKTAŞ: 0 – FENERBAHÇE: 3

Salon: TVF Başkent
Hakemler: Mehmet Demirdelen xxx, Salim Bektaş xxx
Beşiktaş: Mustafa x, Maly x, Hürol x, Barutov xx, Levent x, İbrahim x (Hasan x, Erdem x, Berkan x, Demirhan x, Şevki ?)
Fenerbahçe: Coskovic xxx, Batur xxxx, Aslan xxx, Marshall xx, Kayhan xx, Miljkovic xxx (Serkan xxx)
Setler: 16-25, 20-25, 17-25
Süre: 67 dakika (24, 23, 20)




* Tebrikler takıma.
* Küme düşen eziklere son darbeyi de biz vurduk.Objektif  Fenerliler (!) bozulacak ama ”Cehennemin dibine kadar yolları var”.”Fenerbahçe düşmanlarının kafasını nerede görürsen ezeceksin” bu da benden atasözü olsun :) )
* Maça gelince ; takım istekliydi,canlıydı ama klasik hastalığımız manşet hataları gene devam etti ne yazık ki.İstatistiklerde korkunç bir rakam var ; 44/7 hata.% 23(16).Coskoviç 22/4.% 14(14),Marshall 11/3.% 18(9),Serkan 10/-.% 50(30).Bir yanlışlık yoksa feci rakamlar bunlar.Bende maçta dikkat ettim manşette çok zorlandığımızı ama bu kadar düşük rakam beklemiyordum.Sanırım Castellani manşetlerde farklı anlayışta  bir manşet istatistiği istedi.Kısaca yarın finalde bu manşet yetmez.
* Bloklarımız çok iyiydi.Blok manyağı yaptık Beziktaş’ı.16 bloğumuz var.İvan 5,Emre 4,Kemal 3.Onların sadece 3 bloğu var.
* Servistede iyiydik.Etkili servis attık.Çok nadir servisi tutturduğumuz maçlardan biri oldu.Emre 5 ace.O da tutturdu mu bu rakamları buluyor zaten.9 ace,14 servis hatamız var.Arslan da 3 ace ile iyi attı.
* % 52 ile hücum ettik.6 hata,3 kez blokta kalmamız var.İvan % 44 ile 17 sayı,Cosko % 53 ile 12 sayı,Emre 3/3 hücum,4 blok,5 servis toplam 12 sayı ile en skorer isimlerimiz oldu.
* İvan ve Arslan da toparlanma var.Cosko’nun dönmesi çok iyi oldu.Manşette sallansa da her zaman sahada olması iyi.Marshall ve Kemal de ellerinden geleni yaptılar.
* İBB-Arkas’tan kim gelecek merakla bekliyoruz.İBB’yi isterim.Çok zor olacak ama 3-2 ile de olsa kazanıp,kupayı alalım.Manşeti toparlayıp,bugünkü gibi blok ve servisteki etkinliğimizi ortaya koyarsak neden olmasın diyorum.Başarılar takıma.

23 Mart 2011 Çarşamba

AEVL 22.Hafta : Torul Gençlik - Fenerbahçe : 1-3 !!!


TORUL GENÇLERBİRLİĞİ: 1 - FENERBAHÇE: 3

Salon: Aydın Doğan Spor Salonu

Hakemler: Kozan Sarıkaya xxx, Ali Erdal xxx

Torul Gençlerbirliği: Murat xx, Hüseyin x, Hakan xx, Ali xx, Bergamo xx, Marko xx (Volkan xx, Onur x, Veli x, İbrahim xx, İvan xx)

Fenerbahçe: Kemal xx, Arslan xxx, Emre xx, Soner xxx, İvan Miljkovic xxx, Coskovic xxx (Serkan xxx, Ersin xx, Burak xx)

Setler: 25-20, 20-25, 20-25, 22-25


 * Normal sezon çok şükür bitti.Kazanarak bitirmek güzel.
* Play Off'taki  rakibimiz ise son maçta rakibi Halkbank'a 3-1 yenilen İBB oldu.Biz HB'ı isterken son anda İBB oldu.(Biz derken ben,şube kimi isterdi bilmiyorum) Belki de böyle daha hayırlı olacak.Çünkü HB süper bir form yakaladı ve 8/8 yaparak 3.sırada bitirdi.İBB ise düşüşte.Umarım bu düşüşü kupa ve sonra da ligte devam eder.
* Maçla ilgili ise ancak istatistiklere bakarak bir kaç şey yazabiliriz ;
% 53 ile hücum etmişiz.Manşetimiz 67/5.% 66(54).Serkan 4 direk hata % 53(37) ile kötüymüş.Marshall'ın yerine oynayan Soner ve Cosko daha iyi manşet almışlar.
* Coskoviç'in muhteşem geri dönüşü diyebiliriz.% 71 (34/24) gibi mükemmel bir yüzde ile 26 sayı yapmış.Manşette de 17/1.% 71(65) çok iyi.Cosko'nun bu performansı  bizim için çok iyi ve sevindirici.
* İvan da 18 sayı ile oynamış.35/14.% 40.
* Gene servis kaçırma hastalığına tutulmuşuz.20 tane.Emre 6,İvan 5,Arslan 4 servis kaçırmış.
* 7 blok - rakibin 10 - Emre 3 blok,serviste 7 ace'imiz var.İvan 3,Cosko 2 ace.
* Play Off Eşleşmeleri de belli oldu.
 1.Ziraatbankası - 8.Maliye Milli Piyango
2.Arkas - 7.MEF Okulları
3.Halkbank - 6.gs
4.İBB - 5.FB


PLAY-OFF ETABI

·         1. Etap müsabakaları sonunda ilk 8 sırayı alan takımlar PLAY-OFF etabını oynamaya hak kazanır.
      PLAY-OFF müsabakalarında takımlar (8-1), (5-4), (7-2), (6-3) şeklinde eşleşerek eleme     usulüne göre karşılaşırlar, Elenen takım 1.ETAP’taki (normal lig etabındaki) yerine döner, PLAY-OFF sonucunda LİG ŞAMPİYONU VE LİG İKİNCİSİ belirlenir.

      LİGDEN DÜŞME

·      1.Etap müsabakaları sonunda  Erkeklerde ve Bayanlarda son iki sırayı alan (11., 12.
takımlar 2. lige düşer,

AVRUPA KUPALARINA KATILIM

·                                 PLAY-OFF etabı sonunda lig şampiyonu olan takım  ülkemizi Avrupa Şampiyonlar liginde,
Türkiye Kupası Şampiyonu ise  CEV CUP’ta temsil eder. Birden çok kupada temsil etme hakkını kazanan kulüp en büyük kupaya katılmak zorundadır.

 Kötü performansla ilk 2'ye giremediğimiz için İBB gibi güçlü bir rakip ile ilk turda eşleştik.Zor olacak ama geçmekten başka çare yok.Sonra da anladığım kadarıyla Ziraatbankası - Maliye galibi yani ZB gelecek.
Castellani'nin ilacı zamandı.Zamanla takıma eli değmeye başladı.Umarım Kupa ve Lig'te başarılı sonuçlar alırız.İlk hedef yarı finalde Cuma günü oynayacağımız küme düşen Beşiktaş maçı.
Küme düşmüş,moralman bitik Beşiktaş karşısında umarım bir azizliğe uğramayız.

Final Four 2011 (Salondan İzlenimler)


Evsahibi olduğumuz Şampiyonlar Ligi Dörtlü Finalinde; kendi taraftarlarının organizasyon ile ilgili fikirlerini önemsemeyip, yüksek bilet fiyatlarıyla taraftar gruplarını geri planda bırakarak, salonun sahaya yakın stratejik noktalarını pasif seyirci profiliyle doldurmalarının yanısıra;

salonu canlandırabilmek için sıkıştırıldıkları bir köşede çaba sarfeden az sayıdaki taraftarını, girilen müzik ve anonslarla baltalayıp kendi evlerinde deplasmanı yaşatan organizatör dehası Acıbadem grubu ve Fenerbahçe yönetimi yetkililerine aldığımız bronz madalyadaki --koç ve takımın hataları kadar hatta bir taraftar gözüyle daha büyük--katkılarından dolayı teşekkürlerimizle!






Üstteki fotoğrafı bizim maçtan iki saat önce salon içinde turlarken çekivermiştim. Protokol tribünü sağındaki koridor girişine kurulan bu müzik sistemi ve resimdeki beyaz formalı anonscunun, ne halt edip ortamın içine edeceğini önceden bilebilseydim daha o zamandan uyarabilirdim ama maçın beşinci setine kadar onları susturma çabamız sonuç vermedi, Ali Koç maç ortasında taraftarla diyalog kurup sonunda müdahale ettiysede artık iş işten geçmişti.




Hakem masasında takım kadrolarını coşkuyla anons edip, maç içinde Türkçe ve İngilizce olarak resmi anonsları yapan Mustafa Özben vardı, o basket maçlarında olduğu kadar müdahil değildi. Ama resimde ki bu şahıs (daha sonra forumlarda dj Hopdedik Ayhan olduğunu yazdıklarında öğrendim) yaptığı absürd esprili anonslarıyla, servise gelen oyuncuları gereksiz yere beklentiyle strese sokmasıyla, hem saçma anonsları hem de sayılar sonrası girilen uzun süreli müzikler yüzünden bizim sinirlerimizi bozarak, doğru düzgün tezahürat girmemize fırsat bırakmadılar.


Cumartesi günkü maç öncesi salon dışında Azerbaycan bayraklı birilerinin ellerinde ki tomar tomar bileti gelen Azeri öğrencilere dağıttıklarını gördük, bu sayede salonda kalabalık gözüktüler. İlk gün maç bitimi büyük kısmı salondan ayrıldı, boş gözüken yerlerini sonradan Fenerbahçeliler kaplamaya başladı.



Maça parayla bilet alamayan bazı tanıdıklar, gençler daha sonra bunlardan kaptıkları biletle içeri girdiler, vaziyetin böyle olduğunu görünce keşke cumartesi için bilete para vermeseydim dedim. Yokuşun başında duran karaborsacılar da cumartesi biletlerini normal fiyatına, pazar günü final biletini ise iki katına satacak fiyat veriyorlardı, tabii Fenerbahçe yenilince hevesleri kursaklarında kalmıştır.



Azeriler bol bol bayrakla yerleştikleri giriş tarafı üst katta Ra-bi-ta diye tezahürat ede ede takımlarını desteklediler, zaman zaman da A-zer-bay-can diye tempo tutuyorlardı. Maçın bitiminde açtıkları pankart onlardan böyle bir taşlama beklemediğimden komik geldi ama herhalde böyle bir pankartı eskeza vakıfgüneşi yenip biz açsak elit voleybol camiası bizi topa tutardı.



İtalyan taraftarlar yaklaşık 30 kişi maraton tribünü ile solundaki file arkasının kesiştiği alt köşeye yerleştirilmişlerdi. Fazla kalabalık olmamaları şaşırttı ama takım sitesinde bu maç için düzenlenen tur fiyatının 570 euro olduğunu görmüştüm, doğal olarak belli bir seviyede para harcayabilecek orta yaşlı bir grup gelmişti. Üçüncülük maçımızdan sonra yanlarına gidip konuşmak istediğimde ingilizce bilen birine denk gelemedim ama gene de çok eğlenceli diyalog oluverdi, çok renkli keyifli bir kitleydi.


Pazar günü ellerinde dağıtılan Türk bayraklarını sallarlarken finalde kimi tutacaksınız diye sorduğumda ingilizce bilen olmayınca çok net anlaşamasakta yaptıkları el hareketlerinden (Rabita el altından iş çeviriyor tarzında bir el hareketi ile Hooker meselesine gönderme yapıyorlardı) ne rabita'yı ne de vakifgüneşi tutacaklarını anladım. Üstümdeki polar önümü kapadığından hangi takımlı olduğumu anlayamayıp açmamı istediler, Fenerbahçe deyince baş parmakla good diye selamladılar.


Salon içinde kurulan Fenerium standında voleybol forma ve tshirtleri satılıyordu. Ayrıca yan tarafta Fenercell ve Superonline standları da vardı. Rabita-Pesaro maçı bitene kadar salon içinde sarı tshirt ve şakşak balon dağıtımı yapılmadı. Böyle olunca girişte herkes bir tane alıp yerine geçeceğine, salon içinde kutulardan gönüllü çalışan üniversiteli gençlerin yetişebildiği yerlere dağıtılmaya başlandı, uzak noktalardakilerin tshirt almak için bu düzensizlikte biraz sabırlı olması gerekti.

Yarı finalin ilk maçında salona girdiğimde maç kaç kaç diye skorboarda bakayım deyince gördüğüm görüntüye şaşırdım diyemem. Zira bu dandik skorboard sezon başından beri defalarca böyle arıza yapıyordu, tam final four zamanı gene bir rezalet olarak iki set boyunca falan çalışmadı.







Maçtan yarım saat kadar önce Alex de Souza'nın salon içinde görülmesiyle ona yönelik büyük ilgi ve tezahüratlar yükselmeye başladı. Taraftarları selamlayarak saha içine iniveren Alex, röportaj yapmak için FB tv kamerasının olduğu uzak köşeye gidene kadar yanından geçtiği bütün oyunculara başarılar diledi, sonra vatandaşı Ze Roberto ile kucaklaşıverdi.



Maç öncesi dağıtılan tshirtlerle ortam iyice renkleniverdi ancak daha salona girdiğim anda biletteki yerimin olduğu blokta biraz zaman geçirince etraftaki ve ön portatif kısımlardaki seyirci kitlesinin çok sıkıntı vereceğini hissetmiştim. Çevrede dolaşırken gördüğüm tanıdıklara organizasyonun çok kötü olduğunu, bizim gibi taraftarlara toplu halde duracakları doğru düzgün bir yer ayarlanmadığından hala ne olacağını bilmediğimizi söyledim. Hatta anons gibi şeylere bizim voleybolda alışkın olmadığımızı umarım organizasyonda patlamayız, takım iyi oynar da taraftara ihtiyaç falan olmaz diye de ekledim. Ne yazık ki endişe ettiğim şeyler birer birer gerçekleşiverdi.



Takımımızın sahaya çıkışı muazzam bir coşku ve alkış ile sanki futboldaki bir derbi gibi atmosfer hissi verdi. Atkılarla mohikan marşı yapılarak iyice havaya girildi, çalan müzik ve şarkılar birbiri ardına salondakilerin eğlenmesini sağlıyordu ama asıl önemli olan maç öncesi değil, o önlerde oturan seyircilerin maç sırasındaki coşkularının nasıl olacağıydı.



Hakem arkasındaki maraton tribünü sol üstlerde bir yerde kısıtlı bir alan sıkışmaya başlamıştık. Maç başlayacakken hala gelip biletinde yazan yere oturmak isteyen birileri çıkıyordu. Alkış yaptığımda önümdeki seyirciler gürültüden rahatsız oluyordu vb. Yani böylesine önemli bir maç öncesi canımızı sıkacak ne kadar durum varsa hepsi yaşanıyordu ve bunların çok uzun zaman önceden planlaması yapılması gereken kendi evsahipliğimizdeki organizasyonda yaşanması daha acıydı.



Bu kısımda bir bölümü FBD'lilerce biletleri alınarak organize olunmuş bir taraftar bölgesi olmuştu, bazıları da dışardan öyle veya böyle bilet bularak geçte olsa içeri girebildi. Takıma destek olmak isteyenler buraya toplandıkça sıkışıklık arttı. Haklıyız Kazanacağız, Samanyolu, Fenerbahçe marşı, Athena Holigan, Çünkü Fenerbahçeliyiz vb. şarkılar salonu maç vaktine kadar oyaladı. Bu gürültü içinde tezahürat etmeye çalışmak boşa yorulmak oluyordu, oyunculara tezahürata da fırsat olmadı.


Maçın ikinci setinde hafif alkollü halde gelen Selçuk Yula ve birkaç arkadaşının oradaki ortamda vişne suyu içmeye devam ederek, FBD'liler arasında muhabbetleriyle dağılan konsantrasyonun tekrar sahaya yönelmesi uzun zaman aldı, bu arada set ise yavaş yavaş gitmekteydi. Alkolden dolayı etraftakilerle, özellikle ön taraftakilerle neden bağırmıyorsunuz, ayağa kalkmıyorsunuz gibisinden tartışmalar da zaman zaman görülüyordu.


Maçtan önce iki saat boyunca taraftarın salon içinde nereye yerleştirilebileceği ile ilgili görevliler yetkililer ile diyalog halindeydi, bunun o saate kadar ayarlanmamış olması trajikomik bir durumdu. Zaten pahalı bilet fiyatları ile futbol derbisi üzerine gelen bu maçlarda büyük bir tribün kitlesi salondan uzak kalıvermişti. Bilet alarak gelen ya da son anda bedava girmek için fırsat kollayarak takımını desteklemek isteyenlere ise file arkası alt ve üst tribünde yer ayarlandığı söyleniyordu.



Ama maç öncesi o kısımlara bakınca oturarak dağınık halde maç izleyen seyircilerle doluydu, onlar eğer biletteki yerlerine oturdularsa bu nasıl bir yer ayırmaydı anlam veremedim, oralarda onları rahatsız edecek şekilde yerleşmek icap edecekti. Uzun bir süre salon dışında biriken Genç Fenerbahçeliler içeri alınıp file arkası alt tribünün yarısına konuşlandırıldılar. Onların arkasında,çevresinde yerlerinde oturan seyircilere sıkıntı verildi ama bu organizasyon beceriksizliğinin bir sonucuydu. Hem parayla bilet satmaya kalkılıyor, hem de belli bir kesimi içeri yöneticiler falan sokuyordu, şu biletleri kategoriyle, taraftar için daha ucuza komple bir tribün ayırarak yapsaydılar bu görüntülere gerek olur muydu.


Rakip vgstt aldığı 708 bileti banka-sigorta vs. çalışanlarına ve içlerindeki beleş grup organizasyonlarına dağıtaraktan kendilerine ayrılan yerlerini doldurmuştu. Protokolün sağında kalan köşede aşağıdan yukarı genişleyerek artan bir yer ve file arkası en üst balkonlarda yer verilmişti. Evsahibi bizken onlara daha fazla kişiye beleşe dağıtmaları için bilet ve daha iyi yerden izlemeleri için koltuk ayarlamamızı mı bekliyorlardı anlayamadım. Oyuncuların kendi aileleri dahil %90 ı bedava bilet ile gelen ve ufak bir grup kiralık taraftar toplayan bir kitleye daha farklı ne saygı gösterilecekti bilmiyorum.




Maç öncesi iki dost birbirlerine başarı dilerken, Giovanni bizim koçu mat ederek kazanan taraf oldu. Maç boyu olağanüstü hırsı ve oyuna müdahaleleri ile takımını sürekli rakibin kendilerine saygısızlığı ve küçümsemesi üzerine odaklı motivasyonuyla sonuca gidiverdi.

Ze Roberto ise maç sonrasında taraftarların organizasyon ile ilgili sıkıntılarının ardından akla ilk gelen hedefti.



Maç öncesi oyuncuların üzerinde biriken başarı baskısı ve oluşan stres, salonda yaratılacağı umulan motivasyon ortamıyla ve tecrübeyle aşılacak diye düşünülüyordu ama bu konuda bazı büyük tecrübeli oyuncularımız başarıya doymuş seviyedeki performanslarıyla hayalkırıklığı yarattı.















Maçın İspanyol hakemi verdiğimiz sette durum 22-20 gerideyken birkaç pozisyonda blokta temastan çıkan topları göremeyip salondakilerin tekrarı izleyerek verdiği tepkilere maruz kaldı. Şanslıydı ki daha yakınında hemen arkasında bizim gibileri oturmuyordu, ingilizce ispanyolca gürleyebilmek için sahaya çok uzak kalıyordum.



Yarı finalde Naz ve Seda'nın oyuna girip çıkmaları bir oluyordu, rakibin oyuncu rotasyonuna karşın bizim yedekleri yeterince kullanmayışımız dikkat çekiciydi. Maç sırasında gözüm yedek köşesine gittiğinde oradaki bütün herkesin ilk defa nasıl bu kadar aktif heyecanlı olduğunu, hepsinin sanki taraftar gibi bütün tezahüratlara katılıp hoplayıp zıpladığını, bağırıp alkışladığını, alınan sayılarla birbirleri etrafında döndüklerini görüyordum. Ben onları öyle gördükçe daha şevke gelip tezahürat edesim geliyordu ama salondaki binlerce kişi o yedek oyuncular kadar heyecan göstermiyordu.




Yarı final maçında ilerleyen setlerden bir görüntü, önlere doğru yaklaşılmaya çalışılarak sahaya daha yakın ve etkili olmak için çaba sarfedildi ama oralardaki seyircileri ne kadar uğraşılsa da canlandırmak mümkün olmuyordu. Ali Koç ta daha fazla dayanamayıp saha içinden önce file arkasındaki GFB'lilere amigo Yücel'in yanına gidip konuştu, daha sonra bizim olduğumuz maraton tribünündeki yere geldi. Sesiniz gelmiyor, canlanın biraz diyordu ama bu kadar anons ve müzik arasında böylesine ölü bir kitleyle nasıl tezahürat edilebilirdi diye şikayet edildi.


Sayı alıyoruz tam tezahürat edecez, birden bire hoparlörlerden müzik sesi, tempolar lafı ağzımıza tıkıyordu, boşuna yoruluyorduk. Anonscu sinirlerimizi bozuyordu, belki tek işe yarayacağı iş olur diye düşündüğüm onun verdiği haydi ıslık gibi talimatları bile seyirciler iplemiyordu.


Takım moladan sahaya dönecek haydi kızlar haydi Fenerbahçe diye alkış tutmak istiyorum ama çalınan müzik o kadar uzun sürüyordu ki, neredeyse rakip servis attığında top havadayken kesiyorlardı, yani doğru düzgün bir motivasyon çabası sergileyemeye dört set boyunca çok az fırsat oldu.



Beşinci sete uzayınca, baktık olacak gibi değil file arkasındakilerin maratondakilerin yanına gelmesi için işaretleşmeler yapıldı, orada biraz daha sıkışarak koridorlara falan yayılarak tezahüratçı kitle iyice kenetlenip son bir enerji koyuverdi. Fenerbahçe aşkına milleti ayağa kaldırma uğraşı ardından, bizler inandık sizde inanın diyerek büyük bir coşkuyla girilen uzatmaya takım da bu kenetlenmeye cevapla farkı açıverdi. Herşey istediğimiz düzene giriyor zannederken, oyuncular gene bir tıkanma yaşayıp rakibin serisine cevap bulamadı ve acı verici şekilde maçı üstüste iki hatayla tamamladık.



Bir kez daha gördüm ki, marifet koca salonu nicelik olarak doldurup tshirtlerle renklendirmekte değil, nitelik olarak yeterli destek verecek olanlarla pankartlarla renklendirmekteymiş. Bunu haftalar boyunca dillendirip organizasyonda yanlış yaptıklarını anlattıysakta dinlemediler, sonuçta bu organizasyonun maliyeti yanısıra koca bir sezon için yapılan yatırım maliyeti de ellerinde patlamış oldu.












Yarı finalden bize kalan görüntüler hüzün dolu oldu. Sahadaki oyuncularımız gibi bizlerde tribünde hayalkırıklığı içindeydik, cılız bir şekilde Sarı Melekler ooo o ve Armanın Gururu Sarı Melekler tezahüratı edilebildi, oyuncular zor zar ayaklanıp taraftarlara alkış tutarak bir kısmı yerlere yığılıverdi. Rakip oyuncular hakettikleri final niteliğindeki galibiyeti doyasıya kutlarken, bizim oyuncular da birbirlerini teselli ederek soyunma odası yolunu tutuyorlardı. Bu arada sağ çıkış köşesinin orada bazı seyircilerin laf atmasına tepki veren Nihan onlara doğru cevap veriyordu, biz o tarafa gitmeye fırsat bulamadan hem Nihan hem de o kişiler gözden kaybolmuştu.


Salonun çoğu boşalmıştı, biz az kişi kaldığımız yerde mağlubiyeti hazmetmekle uğraşıp, sinirli halde herkes birbirine birşeyler söyleniyordu, anonscuya da organizasyonu düzenleyenlere de saydırıp düz gidiliyordu, sadece beşinci sette biraz voltran oluşturarak maça etki edebildiğimizden bu seferde 7-2 den maçın verilmesine oyuncular ve koçun nasıl izin verdiğine hayret etmiştim, beşinci setteki geri dönüş faciasını affetmek kolay değildi ama bunun dışındaki kısımda taraftar gözümle oyunculara değil idarecilere kızıyordum.

Zor zar toparlanıp, birbirlerine çatanları olan oldu geçti artık diye sakinleştirerek, görevlilerin lütfen boşaltın serzenişleri sonrasında salondan ayrılıverdik.


Üçüncülük maçında salona maç başlamadan on dakika kadar önce girdim, FBD'liler maratonda sol altta az bir kişiyle toplanmıştı, benim gibi bir kısım münferit taraftar daha oraya gelip takımı desteklemeye uğraştık, GFB'liler bu defa piyasada yoktu. Dışarda bekleyen ufak bir grup genç ise maç başladıktan sonra bir şekilde içeri giriverdi.



Oyuncuların toparlanıp bu maça konsantre olması zordu, maça girişimiz felaketti. En azından bu sefer o anonscu ve müzik rezaleti yoktu da, kendi alıştığımız tarzda takımı destekleyip sonradan oyuna giren oyuncularla ritim bularak maçı kazanıverdik.



Maçın ortalarında vgstt ikizleri bizim solumuzdaki file arkası alt köşesine oturuverince, tepki verilmeye başlandı. Dışarı çıkın, oturmayın orada diye sert tavırlar ardından özge dışarı diye bağırışlar ve uğultular gelince bir anda bütün ilgi bu noktaya yöneldi. Önce diretip oturmak için inat eden kardeşinin yanına gelen diğeri de Nilay ile beraber oturuverdi. Ama uzayan tepkiler ve tartışmalar sonrasında onlar orada daha fazla oturamadı, kalkıp tekrar koridordan içeri gittiler.


Kimsenin Nilay, Güldeniz gibi oyunculara bir tavrı yokken neden böyle cins oyunculara sinir olunduğunu düşünmeden milletin yorumlar yapması iyice bıktırıyor. Bunun yanısıra bir süreliğine maçtan kopulunca koştura koştura oraya gelip onları bırakın sizin takımınız burada oynuyor diye ayar çeken Çağrı bey ve sonrasında gelip sakin olunmasını isteyen Abdullah Paşaoğlu ve Ali Koç ta ilginç oldu. Bu manzarada tek hoşuma giden ise küfür ediliyor,çıkartın şunları dışarı diye diklenen vgstt idarecisi kadınlara, hayır kimse küfür falan etmiyor, siz kendi işinize bakın diye cevap verip susturan kulübün bazı özel güvenlik amirleri oldu.



Maç bitimiyle önümüzden geçip köşedeki taraftarlarını selamlamaya giden Pesaro oyuncularını hep beraber alkışladık. Pesaro taraftarlarının birkaçı maç sırasında da Fenerbahçe atkısı açarak atkı şovlarına katılıyordu, yalnız elindeki pompalı kornayı kullanan kadının çıkardığı ses koordinasyonuyla beraber yaptığımız Fener... tezahüratlarına ilk başta alkış tutan FBD'lilerin daha sonra kadının sık sık kornayı çalmasıyla yahu susmuyor bu diye ona laf sallaması da ilginçti.




Salonun tepesine asılı olan oyuncu afişlerinden görüntüler, organizasyonda herhangi bir dans şovu falan yoktu, Mehmet Ali Bey'in anlattığı muhteşem organizasyon hazırlıklarından salonda normal zamanlarda olmayıpta bu haftasonu olan tek farklı şey bunlardı



Bu salonda belki bir daha yaşanmayacak bir görüntü bütünlüğü


Avrupa şampiyonluğu hedefiyle kurulan, belki de dünyanın en kalabalık teknik ekibi masörü fizyoterapisti malzemecisi vs. ile hiçbir eksiği olmayıp fazlası bile olan ama Mehmet Ali beyin üçüncülük maçını izlemeye dahi gelmediği kadro



Üçüncülük ödül töreni bize uzak olan köşede hemen maç bitimi ardından kurulan podyumda giriş tarafı file arkası tribüne yönelik olarak yapıldı.



Madalyasını alan Nati'nin hemen ardından dönerek bize selam verdiği an



Oyuncular buruk bir teselli olan bronz madalyalarıyla tribünleri selamlayıp tekrar bizim önümüze geldiler, bu taraftar sizinle gurur duyuyor diyerek alkışlandılar.

Maç bittikten sonra ise önümüzde dizilerek kendileri Sarı diye başlatarak Şampiyon diye devam ettiler ama maalesef şampiyon olamadıklarından birkaçının boğazlarının düğümlendiğini farkettim. Seda'nın yaşlı gözlerinin çevresindeki makyajın dağıldığı gözüküyordu.



Evsahipliğindeki bir turnuvayı teselli ile kapatan takımın artık kalan son hedefe odaklanması için ilk kenetlenmesi



Maç bitimiyle FBD'lilerin Christiane Furst için hazırladıkları Almanca doğumgünü pankartı açıldı. Ancak blokların kraliçesi diye yazılan Chris'in doğumgünü yanlış biliniyormuş, kız pankartı görünce şaşırıp okuyuverdi, çok teşekkürler jesti ardından üzgünüm ama bir hafta sonra diye işaret yaptı. Final maçı sonrası yanına gidip konuştuğumda meğersem doğumgünü 29 marttaymış, evet yanlış biliyorlarmış dedim, hem bunun için kusura bakmayın hem de yenildiğimiz maç için sizden çok özür diliyorum deyince bu kızı daha bir takdir ediverdim.



Organizasyonun en ilginç anlarından biri; bulunduğumuz kısımdan ayrılmamızı bekleyip belli bir süre sahaya ısınmalar için çıkmayan vgstt oyuncuları, kimsenin gitmeyeceği anlaşılınca sahaya ıslıklar ve uğultular eşliğinde geliverdi. Bu arada salonda bir bayrak tshirt seferberliği hakimdi, bir yandan ellerdeki kırmızı vakıfbank güneş sigorta, ejderhalar tshirtleri, Türk bayrakları falan etraftakilere dağıtılıyordu. Salondaki Fenerbahçeli seyircilerin bu tshirtleri almak için birbirlerini ezdiklerini görmek sinir bozucuydu.



Bizim olduğumuz kısımda bir anda nereden getirildiğini anlamadığım Rabıta bayrakları ile vgstt takımını desteklemeyenlerinde olacağı gösterilince, bir anda bütün medya fotoğrafçı ilgisi oraya yöneliverdi. Ben bu şekilde kullanılmak istemediğimden herhangi bir bayrak almadım, hatta bir tanesini kirli koltuğa koyup üstüne oturdum, ama vgstt tshirti giyip onları destekleyecek kadar Fenerbahçeli olamadım. Karşı taraftan el kol hareketleriyle belalar okuyanlar, işaret yapanlar yüzünden biraz gerilim arttı, Ali Koç gelip bu tavırlar bize yakışmaz diye konuşurken yanındaki görevlilerde lütfen gerilim yaratıp organizasyonda bir rezalet yaşamayalım tavırları aldılar.



Sıkıntının hangi oyunculardan kaynaklandığını biliyorsunuz diye oradakiler cevapladı, daha sonra organizasyondaki hatalar yüzünden dünkü maçta yaşanan sıkıntılar konuşuldu. Ali Koç ilk defa böyle organizasyon yapınca acemilikler olduğunu, hatalar yapıldığını söyledi, taraftarların yerine seyircilerin çoğunlukta olması, anons ve müzik sistemlerinin hata olduğunu kabul etti.



Salonda öyle ilginç bir kitle vardı ki, sağ taraflarımızda zeytinyağlı dolma getirip maç sırasında piknik yapanlar vardı, çocuklarını koltuklarda uyutanlar da eksik değildi. Açıkçası tribün kültürü olduğunu iddia eden bir kulüp taraftarlarının, kendi kulüplerince bu kadar dışlanması ve ihtiyaç olunca kullanılır vaziyette olması çok can sıkıcı durumlar. Bunların üstüne maç başladıktan sonra görüldü ki bizim gibilerin artık bu salonlarda yeri yokmuş, dün kendi takımını böyle ayaklanıp coşkuyla alkışlamayan Fenerbahçe formalılar, sahadaki vgstt oyuncularına tempo tutuyorlardı.



Karşı taraftaki bukalemun vakıfbanklı birkaç kişiyle yaşanan nasıl koyduk cevaben kafa koparmalı işaretleşmelerden sonra saha içinde önümüzde oturan sivil emniyet amiri bu tahrikleri görerek oraya gidip onları uyarıverdi, bir daha da kıpırdayamadılar. Tabii daha sonra spor büro polislerinin de birkaç kişiyi sorgulaması oldu.

Daha üzücüsü berbat bir final ortamında, alkış temposunu yedek oyuncuların başlattığı neredeyse tezahüratsız geçilen, tribün desteğinden yoksun bir takımın şampiyonluğunu izlemekti. Son sete doğru içeri girip bir türlü yerleşecek yer bulamayan ufak bir kiralık taraftar grubuna bazı genç Fenerli çocuklarında para için katılmış olması da yazıktı.



Sol tarafımızda kendilerine ayrılan yerde oturup maçı izleyen oyuncularımızdan Seda gibi birkaçı fazla dayanamayıp maçın ilk setinde oradan ayrıldı. Maçın bitiminde orada kalan Nati ile konuşmak için yanına gittim. Gelecek sene için teklif yapılırsa takımda kalmasını istediğimizi, bu kupayı bize getirmesini söyledim, henüz takımla ilgili nasıl bir planlama olacak bilmiyorum dedi.

Sonra Chris ve Naz ile konuşup oradan ayrılıverdim, oyuncularda kısa süre sonra toplu halde ayrılıverdiler. Biz bir süre daha durup herhangi bir oyuncumuza ödül verildi mi diye bekledik ama sahaya dizilenlerin içinde kimse olmayınca kupa törenini izlemeden salondan ayrıldık.
Çıkış kapısına gelmeden önce son bir bakış attığımda Mehmet Ali Beyin ortada dizilmiş olan protokol heyeti içindeki başı yana düşmüş üzüntülü görüntüsü hafızamda yer etti.

Fotoğraf Kaynak ; Cev , Fenerbahçe.org , Metin Timur , voleybolunsesi , stiff1907 , voleybask , Ahmet Besler