31 Ocak 2010 Pazar

LİDERİZ !!! Fenerbahçe - İBB 3-1 (Maç Bilgileri : Kadrolar,resimler,istatistikler)




Aroma Erkekler Voleybol Birinci Ligi'nde Fenerbahçemiz İstanbul Büyükşehir Belediyespor'u 3-1 yendi. Bu sonuçla Takımımız ligde 40 puana ulaşırken, liderliği de averajla, rakibi İstanbul Büyükşehir Belediyespor'dan almayı başardı. İlk seti 25-18 kazanan Fenerbahçe, 1-0 öne geçti. İkinci seti 21-25 kazanan Belediye, skora denge getirdi; 1-1. Daha sonraki setleri 25-19 ve 28-26 kazanan Fenerbahçemiz maçtan 3-1 galip ayrıldı.

FENERBAHÇE: 3 - İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESPOR: 1

Salon: TVF 50 Yıl

Hakemler: Ümit Sokullu xxx, Suat Carlı xxx

Fenerbahçe: Coskovic xxx, Özkan xxx, Gardner xx, Divis xxx, Emre xxx, Arslan xxx (Serkan xx, Cem x)

İstanbul Büyükşehir Belediyespor: Trommel xx, Erhan xx, Hakan Akışık x, Touzinsky xxx, Millar xx, Ulaş xx (Barış xx, Stoykov xx, Volkan x, Hakan Fertelli x, Yankı x)

Setler: 25-18, 21-25, 25-19, 28-26
Süre: 106 Dakika (21, 27, 26, 32)

Bu sonuçla sarı-lacivertliler ligde 40 puana ulaşırken, liderliği de averajla rakibi İstanbul Büyükşehir Belediyespor'dan almayı başardı. 


16.HAFTA

S

OGMAYAvP
1Fenerbahçe1613344182.44440.0
2İstanbul B. B.1613344192.31640.0
3Ziraat Bankası1612441182.27836.0
4Arkas1512337191.94733.0
5Galatasaray169735311.12927.0
6Halkbank168832301.06726.0
7SGK168826320.81320.0
8Maliye Milli Piyango167928350.80019.0
9Beşiktaş156926310.83917.0
10Bozkurt Bld.1541120360.55613.0
11Diltaş Eğt. Kurumu1521322400.55011.0
12Belediye Plevne160162480.0420.0
 
http://img704.imageshack.us/img704/7817/ibbi.jpg
 http://img208.imageshack.us/img208/7883/ibb2.jpg

http://img208.imageshack.us/img208/9508/ibb.jpg 
http://img688.imageshack.us/img688/7883/ibb2.jpg

Kerem'in Jan de Brandt Röportajı !!!!!!!!!!!



VGSTT-Eczacıbaşı maçı öncesi protokol karşısı tribünde ailesiyle beraber oturan Jan De Brandt ile sohbet etme fırsatı bulduğumdan bunla ilgili de birşeyler yazayım.

Bizim maçın bitimiyle rakiplerden vakifbankin son durumunuda merak ettiğimden maçı izlemek için beklemeye karar vermiştim. Salondan ayrılmayıp maç için bekleyen voleybolseverler arasında otururken sessiz ortamda can sıkıntısı başlayınca keşke kitap falan getirseydim zaman geçirmek daha kolay olurdu diye düşünüyordum. Yavaş yavaş bu maçı izlemeye salona geliveren izleyiciler yerlerini alırken, Vgs taraftarlarından bazısı "Sultans of the Sun" "Taraftarın her zamanki yerinde" pankartları asmaktaydı. Zaman ilerledikçe bizim oyuncuların birkaçının tribüne çıktığını gördüm. Kafeye gidip yiyecek birşey alanlar vardı. Bazısı sivil kıyafetlerini giymiş aileleri yanında oturuyordu, bu esnada koçunda tribünde olduğu gözüme çarptı. Uzun zamandır sormak istediğim birşey vardı, daha yakınında bir koltuğa yerleştim. Yanındaki ufak bir kız ile oynamaktaydı, bir yandan da sağ tarafında oturan sanırım kızı olabilir, genç bir kız ve beyaz saçlı daha yaşlı biri ile konuşuyordu. Bu kişi annesi midir yoksa eşi mi net anlayamadım.

Biraz uzaktan konuşmalarının ara verdiğini görünce arkasındaki boş koltuğa gidip, omzuna dokunup "Mr. de Brandt merhaba,rahatsız etmiyorsam size bir şey sorabilir miyim" dedim.
O da "tabii ki, hiç sorun değil, rahatlıkla konuşabiliriz" deyince bir süre öyle arkasına doğru dönmüş vaziyette 10 dakika kadar sohbet etme fırsatım oluverdi.

"Ben Fenerbahçe taraftarıyım" dediğimde "ahh merhaba(Türkçe)" deyip elimi sıkıverdi. "Fenerbahçe taraftarları olarak merak ettiğimiz bir konu var, sanırım sözleşmeniz sezon sonu bitiyor, acaba sözleşmenizi uzatmak için görüşmeniz olacak mı, açıkçası biz uzun yıllar bizimle kalmanızı çok arzularız" diye soruverdim.
Koç " Ben de burada kalmak istiyorum ama bu yönetimle karşılıklı bir diyalog gerektiriyor, herhalde şubat ayı içinde ya da şubattan sonra Mr. Aydınlar ile bir görüşmemiz olacak, en az iki sene daha kalmak arzusundayım, büyük ihtimal bir problem olmaz, merak etmeyin seneyede buradayım" dedi.

Ben herhalde soruyu cevapladı daha fazla rahatsız etmeyeyim, önüne mi döner acaba diye düşünürken koç konuşmaya devam edince biraz daha rahat sohbet ediverdim. " Burada başlattığımız çalışmaları bırakıp gitmemek lazım, takımda istikrarlı bir düzen kurmadan ayrılmak güzel olmaz, Bu takımı kurmak için çok büyük harcamalar yapılmakta, yıldız oyuncu transferleri için ekonomik olarak büyük emekler var" deyince ,
"Bu yıldız oyuncuların olduğu kadroyu idare etmekte kolay değildir, siz çok dostça idare ediyorsunuz,seviliyorsunuz. yıldız kaprisleri, oynayamayanların sıkıntıları olabilir falan" dedim ki hemen
"Bizim oyuncularımız yıldızlarımız gerçekten çok iyi karakterli, onlarla çalışmak çok büyük şans"

"o zaman hem buradaki şartlardan hem de İstanbul'daki yaşantınızdan memnunsunuz galiba" dedim.
"gerçekten iyi bir ekip ve yönetim içinde, güzel bir takım kurduk, sizlerinde çok güzel ilgisiyle burada olmaktan keyif alıyorum" dedi.
"ama daha yolun başındayız, şimdi çok yoğun bir tempo içine girecez daha çok çalışmak lazım, şampiyonlar liginde bu tur favoriyiz ama sonra Rus takımları Odintsovo-Dinamo Moskova(burada uff again çekti) bunlar zor rakip olacak" diye ekledi.
Bende " Haklısınız, Rus takımları gruptaki kadar kolay olmayacak, hatta buradaki son maçta Dinamoyu geridönüş ile zor yendik" deyince
"Evet,işler artık daha zor olacak, buna göre ligde biraz dinlenmek gerekiyor" diye ekledi.

"Peki koç İtalyan takımları hakkında ne dersiniz? Onlarda favoriler hemde form grafikleri hep bu zor aylarda yükselir" diye bir soruverdim
"İtalyanlar güçlüler, bu kupalarda tecrübeleride bizden çok fazla ama bakalım Final Foura varıp onlarla eşleşmemiz olursa hazırlıklarımızı gösterme fırsatımız olacak" diye cevapladı.

"Herhalde bu yoğun programda Final Four evsahipliğini almış olmayı tercih ederdiniz" dedim
"Ehh oldukça iyi bir yol olabilirdi, biraz daha dinlenme fırsatımız, özel çalışma yapacak zamanlarımız olurdu" dedi

"Neden bizim başvurumuz kabul görmedi acaba salon problemi mi, Fransız lobisi mi daha etkiliydi (bu noktada aklıma lobinin ingilizcesi gelmedi lobby diye salladım ama koç anladı,belki de doğrudur) "

"Salon faktörü önemliydi, buraya gelen izleyen görevliler bakıyorlar ufak bir salon genelde 500-600 taraftar oluyor ama bazen önemli maçlarda çok daha fazla oluyor. İnsanların ilgisine bakıyorlar, bazı diğer kriterlerde var, işin içinde para da sözkonusu tabii, hem biz organizasyonu yapacak olsak Ankara'da oynayacaktık ki bu da bu şehrin takımı olarak olumsuz oldu. Fransızlara bakarsak Cannes salonu büyük organizasyon için güzel bir yer hem de iyi referansları var, dediğin gibi masada politik etkide koymuş olabilirler, bakalım umarım oraya da gidip göreceğiz" dedi
"Bu salonda çok güzel atmosfer yarattığımız halde olmadı yani" dedim
"Bizim taraftarımız gerçekten çok özel ama bu diğer şartlar problem oluyor" deyince
"Seneye yeni salonumuz olunca alabiliriz organizasyonu" dedim
"Elbette, sanırım Ataşehirde(bunu doğru telaffuz etmesine şaşırdım) yapılıyor, projeleri gördüm,güzel bir yer olacak, o zaman kendi yerimizde organizasyon yapmak daha kolay olur" dedi
"Buradan çok çok daha büyük bir kapasitede salon olacak, bizim endişemiz bakalım daha büyük salonda aynı sıcak atmosferi yaşayabilirmiyiz, takıma destek konusunda sıkıntılarımız olur mu gibisinden şeyler
" deyince
"O zamanlarda takıma daha fazla ilgide olabilir, şüphem yok, Fener fans can do everything"
"Hem takım içinde çok sevilen arkadaş gibi birisiniz hem de taraftarları sizi çok seviyor, geldiğinizden beri gösterdiğiniz performans ile bizi çok mutlu ettiniz, sizle diyalog kurabilmekte çok kolay" deyince
"Ben karakter olarak rahat biriyim, buna bir oyun,eğlence,şov olarak bakıyorum, herkes eğlendiği sürece sorun yok. Oyuncularla da taraftarla da çok güzel eğleniyoruz"
"Umarım daha uzun yıllar bizimle beraber olursunuz teşekkürler" dedim
Tekrar elimi sıkıp "ben teşekkür ederim, gene görüşürüz" dedi.

Aslında arkasındaki koltuktan ayrılmadım ama maç başlama vakti yaklaşmıştı, rahat izlesin diye rahat bıraktım adamcağızı, yanındaki ufaklık ile diğer yanındaki Belçikalı genç güzel kızı da bu kim böyle konuşuyor gibisinden zaman zaman bana bakıyordu. Bir ara ufaklık (meğersem arkamda oturan kadının Şevval adlı kızıymış) annesinin yanına gidince koçun yanındaki koltuk boşaldı, yanına geçip biraz daha sohbet edebilirim belki diye düşünüyordum ama eczacı ikinci sette o kadar saçmalayıp seti kaybedince 2-0 geriye düşmesiyle koç ve aileside toparlanıp ayrılıverdi. Gene selam verip iyi akşamlar dedi ve gitti.

Onun gittiği sırada uzak tarafta kalan Fenerbahçe taraftarının kullandığı file arkası tribünde, oturup yemek atıştıran yerli Fenerbahçeli voleybolcularda (İpek-Songül-Naz-Seda-Çiğdem-Nihan) ayaklanıverdi. Frauke ve Alice ise onların bir sağındaki blokta vgs için bağıran Üsküdar Anadolu atkılı çocuk kalabalığının yakınında oturuyorlardı. Yerli oyuncular grubundan ayrı duruyorlardı. Bu ikili maçın son setini de oradan izlemeye devam etti. Aslında yanımda fotoğraf makinesi olsaydı böyle bir günde takımdaki bütün herkesle ve koçla fotoğraf çektirmek için çok müsait bir ortamdı. Yalnız Nati ve Gamova ortalıkta görünmüyordu, onlar daha önceden ayrılmış olabilirler.
Rakiplerimizin oynadığı maçla ilgili izlenimleri ise daha sonra yazarım.
dedi

Kerem GÜRSEL

30 Ocak 2010 Cumartesi

Fenerbahçe Acıbadem-Nilüfer Belediye Kerem'in Gözüyle Salondan İzlenimler.

 

Ligde düşme hattında olan bir rakip ile karşılaşacak olmamız ve gene bir saatte bitebilecek bir maç olma ihtimaline rağmen salonda erkek takımımızın geçen haftaki kritik maçına göre bile daha fazla ilgi vardı. Dışarda içeri girmeyi bekleyen gençler birazda kapıda kalabalıkta karambol yaparak beleş girme çabalarıyla maç saatine doğru birikmişti, maç başladığı halde bazı ağabeylerinin maddi yardımlarını bekleyip girmeyenler falanda ilerleyen zamanlarda içeride yerlerini aldılar.

Takımda kimler oynuyor diye bakmak için gözümüzü sahaya yöneltince ilk göze çarpan giydiğimiz antrasit (arma) formalar oluverdi. Oyun kurucumuz Naz, liberomuz Songül iken çoğunlukla Alice Blom ve İpek oynuyor, kaptan Çiğdem ise zaman zaman oyuna girdiyse de yedekti. Gamova ve Nati'de aynı şekilde sık sık köşede takılıyorlardı. Hakem İlhami Şenyurt kendi yarattığı absürd vaziyetler için itiraz eden oyunculara bir takım şeyler söyleyeceği vakit kaptan Çiğdem kenarda olduğundan Seda'yı yanına çağırıyordu. Bir de geçen hafta Ayazağa'da gençler maçında sakatlanan Merve giymiş püsküllü çizmelerini protokol tribününün bir köşesinde oturuyordu, takım yer değiştirince o da onlarla beraber diğer köşeye oturmaya gidiverdi.

İlk set gayet rahat ilerlemekteyken doluya yakın gözüken ana tribünün sağ köşesinde oturarak tezahürat etmekte olan bizlere karşın file arkasındaki 70-80 kişilik genç kalabalık ayakta ve çok gazlayıcı bir tempoyla gidiveriyordu. (İlerleyen zamanla biraz daha kalabalık biriktiler) Bana göre böylesine kuvvet farkı olan bir rakiple oynarken 11-5 falanda öndeyken "bizim için saldır kanarya...." diye bağırmaları manasızdı. Bizim taraftan yükselen "aradığım büyük aşkı...." melodisine katılmak yerine kendi bağırdıklarını iyice sert bir tempoyla bizim köşeyi bastırarak sürdürmeye devam etmeyi tercih ettiler. Bundan hoşnut olmayan voleybol tribünü müdavimi ağabeylerin biraz gerilmesine yol açtı, ne yapıyor yahu bunlar diye birileri gidip konuşmak istedi. Neyse işte dialoglar sonrası, bu tezahürat baskınlığı üzerine olan komedi bir süre sonra karşılıklı yapılan "Bitmez tükenmez aşkımız...." ile sona eriverdi. Yedek oyuncularımızında katıldığı alkış temposuyla "set-set-set.." diye bağırarak son sayıyıda ikinci seferde alıverdik.

İlk set sonunda maça gelen taraftarın rahat tavırlarının yansımasıyla, bazı ağabeylerin sürekli birbirlerine laf atışmaları başladı, bu sahneleri şakadan kovalamacalar uyduruktan kavgaları sık sık tekrarladılar. Bu esnada önümüzde ısınan Nilüfer belediyeli oyunculardan biri bizim geçen seneki kadromuzdaki gençlerden Elif'ti. Daha sonra maç içinde oynama fırsatı da buldu.

İkinci setin başlarıydı ki Mehmet Ali Aydınlar salondaki yerini alıverdi. Bir ara "Fener-bahçe Oley" temposu yerine "Fener-bahçe Fenerbahçe Acıbadem" gibi birşey yapılması fikri ortaya atıldı, ama çoğunluk tarafından kabul görmedi. Teknik mola sırasında bazı ağabeylerden "3 sette bitirin Sivas'a gidicez" diye yükselen sesler ilerleyen zamanda "3 sette bitirin Çengel'de rakı içecez" ,"3 sette bitirin Caferağa'ya gidicez" diye değişiklikler gördü. Ama maçın son seti beklediğimizden biraz daha uzayıverince Caferağa'ya gitmek yalan oldu.

İkinci set gene rahat bir tempoda gidiyordu ama garip garip zamanlamalarla yapılan tezahüratlar oluyordu. İlk teknik molada file arkası "Armanın gururu Sarı Melekler" diye bağırıverdi ki garipti. Bizim taraftada ayaklanıverdik. File arkasıyla karşılıklı üç alkış tempolu "Fenerbahçe sen çok yaşa..." yapılırken farklı uygulamalar yapmaya başladık. Oturarak beklerken, sıra bize gelince birden ayağa fırlayarak, olabildiğince Feeeeneeerbahçe diye uzatarak, sırtı dönük, ellerle kollarla farklı figürlerle birkaç tur daha bu tezahürat devam ediverdi. Setide alınca "Her zaman her yerde en büyük Fener" diye bağırıverdik.

Üçüncü set artık iyice gevşemiş ortamda kimisi keyfine göre tezahürat etmeye başladı. Mihriban vb. söylenirken kimiside birkaç oyuncuya özel tezahüratta bulunuyordu. "Gamova Gamova I love you Gamova" denirken bizim tarafa bakan Gamova gülümsedi gibi gördüm ama eliyle falan selamlamadı. Yanındaki arkadaşıyla şakalaştı. Terminatör Seda diye bağırılıyordu ama o sıralarda Seda pek iyi toplar öldürmüyordu. Bu süreçte oyuna göz attığımızda ilginç bir şekilde başabaş gitmekteydi. Hocamız mola haklarını kullandığı halde olumlu yansımaları olmadığı sırada sık sık oyuncu değişiklikleriyle müdahale ediyordu. Salondaki taraftar ise nasılsa şimdi öne fırlar bitiririz havasındayken rakip ikinci teknik molaya önde girip biraz şaşırtıverdi. Teknik mola sonrası "Bizim - için - Saldır Fenerbahçe" diye net bir tonlamayla tezahürat yapılırken üstüste sayılarla gene öne geçince tamam işte bu kadar diyen taraftarlar, o sıralarda 20. sayıya gelince yeni tezahüratı söyleriz diye işaretleşip hazırlanıyorlardı. (Yeni dedikleri "gururumuz Sarı Melekler, arma için terini döker....")
Ama sahada rehavetle birlikte konsantrasyonları iyice zayıflayan oyuncularımız çok basit hatalar yapmaya başladılar. Songül'ün üstüste iki manşet hatası oluverdi. Biz "boşver Songül, haydi kızlar" falan diye moral vermeye çalışıyorduk ki iki sayı geriye düşmüştük. Bir ara kötü bir pas veren Naz içinde tezahürat yapıldı. Ne oluyoruz set mi vercez birde bunlara diye bir gazla "Bizim için saldır Kanarya..." diye toplu halde coşkuyla tezahürat edilmeye başlandı. Karşılıklı sayılar gelirken servise geçen Alice Blom smaç servislerle onların gardını düşürüverdi. Alice Blom Oley diye ona tezahürat yaptık. Maç sayısı öncesi "Gururumuz Sarı Melekler...." bestesini söylemeye anca fırsat doğuvermişti.

Maçın bitimiyle Tolga ağabey(meşhur uzun saçlı olan) "beste falan söyletmek için bağırmayalım, karşılıklı Sarı-Lacivert yapalım" deyince toplu halde taraftarları alkışlayan oyuncularımıza "Çiğdem başlat" diye bağırılarak iletişim kuruldu. Çiğdem Kaptan bütün kızlara dönüp birşeyler söyledikten sonra 1-2-3 diye sayarak bize doğru "Sarı" Lacivert "Şampiyon" Fener yaptık. Şampiyon kısmına yabancı oyuncularımızda rahatlıkla katıldılar. Bunun bitimi ardından gene alkışlar yükseldi. Oyuncuların ardından biraz daha "....4 kupayıda getirin bize canımızı verelim size" diye tezahürat yapıldıktan sonra taraftarlar dağılmaya başladı.

Onlar soğuma hareketlerini yaparken pankartlarını toplayan taraftarların yanısıra hala birbirleriyle şakalaşarak laf atan ağabeyler ve onları tezahüratlarla gaza getiren bir kısım gençler salondaydı. Bizim oyuncuların bir kısmıda bu komik tezahüratları dinleyip tribünü izliyorlardı. VGS-Eczacıbaşı maçı oynanacağından bu takım oyuncularıda aşağılarda gözüküverdi. Gamova Eczacı'daki Rus oyuncu ile gülüşerekten güzel bir sohbet içindeydi. Soğuma hareketlerini bitirenlerin çoğu salondan ayrılmıştı ki en sonlara kalan Nati'ye doğru gençlerden birkaçı Natiii diye bağırınca Nati gülümseyip bize doğru öpücükle selam verince hepimiz alkışladık. Seda'da son giden oyunculardandı ona tezahürat yapınca hareketleri bırakıp salon çıkışına doğru yöneldi, bize doğru hepiniz kalbimdesiniz diye bir işaret yapıp alkışlarla gitti.

Bu esnada diğer kapı tarafında olan koç Jan de Brandt çıkışa doğru giderken uzaktan gelen ilaçcıların koçu Beppe Cuccarini onun yanına gelip koyu bir sohbete koyuluverdiler. Aşağı yukarı 15 dakika konuşmuşlardır ki sık sık gülerek birbirlerine birşeyler anlatıyorlardı. En sonunda koçta gözden kayboluverdi ve benim gibi sonraki maçı izlemek isteyenlerin bir kısmı salon içinde farklı yerlere dağılıverdi.

Kerem GÜRSEL (Sensibleturk)

Sarı Meleklerin Nilüfer Belediye İdmanı.3-0 !!!!!!!!


Fenerbahçe Acıbadem 3-0 galip.

30/01/2010
Aroma Bayanlar 1.Liginde Nilüfer Belediyesini ağırlayan namağlup lider Fenerbahçe Acıbadem, karşılaşmayı 3-0 kazanarak yenilmezliğini sürdürdü.
Yedek ağırlıklı bir diziliş ile maça başlayan Fenerbahçe Acıbadem, ilk iki sette ilk teknik molalardan sonra oyuna ağırlığını koyarak rakibine kolay sayı imkanı tanımadı. Bu setleri 25-15 ve 25-13 kazanan sarı kanarya, üçüncü sette oldukça zor anlar yaşadı. Sürekli oyuncu ve diziliş değiştiren FB Acıbadem karşısında Nilüfer Belediye, oyuna sonradan dahil olan pasörü Nihal’in etkili oyunuyla farkı kapadı ve ikinci teknik molaya 15-16 önde girdi. Devreye giren Natasa Osmokrovic’in sayılarıyla farkı 2 sayıya yükselten ev sahibi ekip karşısında direncini yitirmedi ve 19-19’da eşitliği yeniden yakaladı. Peş peşe sayılarla 19-21 öne geçen konuk Nilüfer Belediye, 23-23 geçilen son virajdan sonra kritik anların ağırlığını kaldıramadı ve Fenerbahçe Acıbadem seti 25-23 kazandı. Böylelikle maç 3-0 sona erdi.

Fenerbahçe Acıbadem: 3 - Nilüfer Belediyesi: 0
Salon: TVF 50. Yıl Spor Salonu
Hakemler: İlhami Şenyurt x, Ahmet Talay xxx
Fenerbahçe Acıbadem: Çiğdem xx, Gamova xxx, Blom xxx, Eda xx, Naz xxx, Seda xxx, Songül(L) xxx, (Osmokrovic xx, İpek xx)
Nilüfer Belediyesi: Zülfiye x, Sonya x, Birgül x, Simanic xx, Elif Onur xx, Gamze x, Gizem(L) x,
(Neslişah x, Elif Gülbayrak x, Nihal x)
Setler: 25-15, 25-13, 25-23
 http://img706.imageshack.us/img706/9269/fba.jpg
http://img684.imageshack.us/img684/9269/fba.jpg









Tebrikler Sarı Melekler.
Maçı seyredemedik yayın olmadığı için.3.set çekişmeli geçti canlı skordan takip ettiğimiz
kadarıyla.Neyse ki bir kazaya uğrayıp set vermedik.Set vermek mühim değil elbette ama 
zayıf bir rakibe vermek yakışmazdı.
FB TV'de 21.00'de bantan yayın var gözüküyordu programda ama bilemiyorum veriyor mu ,
çocuklar DVD'de film  izliyorlar FB TV yayını alan televizyonda o yüzden izleyemiyorum.
Jan Hoca kadroda değişiklikler yapmış.
Frauke yerine Naz,Nihan yerine Songül ,Çiğdem ilk 2 set oynamış,yerine 3.sette İpek girmiş.
Gamova ilk 2 set oynamış,3.sette yerine Nati girmiş.Alice direk oynamış.
İstatistiklere bakınca böyle zayıf bir rakibe karşı 8 manşet hatası ( 3 Songül,2 Alice ve Seda) 
yakışmamış.% 61 (mükemmel manşet % 39) 
Songül ne yazık ki bizim takımın oyuncusu değil.Hafif kalıyor.
Alice serviste etkili olmuş.Tam 18 servis atmış.4 ace'i var.Çiğdem de 13 serviste 4 ace.
Toplam 12 ace çok iyi.6 blok az gibi ama rakibin de bloğu yok.
Tabii etkili servislerimizden rakibin 19 manşet hatası.% 40 (25) yapması dikkat çekici.
Arma forma çok yakışmış Meleklerimize.
Hakem İlhami söylenenlere göre gene kötü maç yönetmiş.
Kiralık verdiğimiz Elif Gülbayrak'ın orada direk oynayamaması da iyi bir not değil.
Sadece 2.sette oynamış.6/3% 50 ile 3 sayısı var ama banko niye oynayamıyor ?
Gene kiralık verdiğimiz Ergül sanırım sakatlığı nedeniyle oynamadı.
2 Müessese takımın maçında İlaçcılar Mirka'nın oynamadığı maçta Vgstt'ye de kaybettiler.
Hele 2.seti 7 sayı önden vermeleri tam bir işbilmezlik örneği idi.
Bu sonuçla iki takıma da 8 ve 10 puan fark yaptık yanılmıyorsam.
2.Vgstt oldu.