25 Ekim 2011 Salı

Eczacıbaşı Vitra - Fenerbahçe Universal 0x3 (Salondan İzlenimler)


Fenerbahçe Universal Ankara'da kaybettiği süper kupa maçının rövanşında bütün motivasyonunu sahaya yansıtıp rakibini kendi evinde acı bir skorla mağlup etti.

Ayazağa deplasmanlarını seven biri olarak hafta içi iş çıkış saatinde oynanacak olmasına üzülmüştüm, maça gitmek planı yoktu. Ancak akşama doğru telefon trafiği ardından, arabayla maça gidecek olan tanıdıkların iş yerimin oradan beni de almaları sonrası yola koyuluverdik.

Trafikte kaybedilecek zaman nedeniyle ilk seti kaçıracağımızı hesaplamıştık, öyle de oldu. Salona vardığımızda ikinci setin ilk teknik molasına henüz gelinmemişti.

Maç başlamadan önce yapılan terör saldırılarıyla kaybettiğimiz şehit askerlerimiz için yapılan saygı duruşunu kaçırmıştık. Ayrıca Fenerbahçe oyuncuları ve teknik ekibi siyah tshirtler giymişler, Eczacıbaşı oyuncuları ise bir pankart açmışlar.


Karşılaşmayı takip eden yönetici ve idarecilerin yanısıra Universal Hastaneler Grubu Genel Müdürü Dr. Mahir Turan'da salondaydı.
Ali Koç'a maç sonu tezahüratlarla sevgi gösterilince, boynundaki atkıyı açarak selam verdi.
Cihan Kamer ise maç çıkışında bazı taraftarlarca televizyondan önceki günlerde yaptığı konuşma güzel olduğu için tebrik ediliyordu.

Abdullah Paşaoğlu ise Avusturya'daki erkek takımı maçına gitmemişti. Maç sonrası lobide karşılaşınca maçın neden sadece Trt Hd kanalında yayınlandığını, herkesin izleyemeyeceğini söyledik. Yayıncı kuruluşun tercihi böyleymiş, digiturk'te trt hd var deyip izlemeye gitmek için sabırsızlanıyordu ama digiturk hd alıcı yada netten takip imkanı heryerde mümkün değil dedim.

Diğer yandan erkek takımının yeni sponsorluk anlaşması ile ilgili hayırlı olsun diyerek sohbet edince; anlaşmanın 1+1 yıllık olduğunu, anlaşma ile ilgili rakamların basına açıklanamayacağını ama takımın her türlü bütçe ve transfer harcamalarını kapsadığını, eğer takım şampiyonlar liginde birşey yapacak görüntüde olursa yeni bir takviye yapılabileceğini, bunun içinde 31 ocak tarihine kadar transfer hakkı süremiz olduğunu söylediler.

Çiğdem Can Rasna'da salon çıkışı taraftarların ilgisiyle karşılandı, soyunma odasına gidip arkadaşlarını tebrik etti, çıkış kapısından geçerken arkasından gelen Kim Yeon'a taraftarların tezahüratları ve imza alma çabaları olunca kızın şaşkın haline gülüp, kız bir anda ne olduğuna şaşırdı kaldı dedi.
Tesislere girişte hoşgeldiniz diyerek karşılanıp arka taraftan dolanarak Fenerbahçe tarafı girişine yönlendirildik. Arabayla gelen dört kişi olarak Fener-bahçe oley diye bağırarak ilerleyince oradaki güvenlikçiler hemen ortaya çıkıverdi, kapıda bizi kısa bir aramayla içeri aldılar, giriş önceki senelerde olduğu gibi ücretsizdi.


File arkası tribündeki taraftarların arasına geçerken skorborda bakınca ilk seti almış olduğumuzu farkettim. İkinci set ise başabaş başlamıştı. Hemen diğerlerinin yanında yerimizi alıp rakip servislerini bozma icraatına koyuluverdik.

Etrafta salondan tanıdık yüzler vardı, çoğunluğu FBD üyesi olan, ayrıca 12numara forum organizasyonundan da belli bir katılım vardı.
Kimisi Kadıköy'den tuttukları servisle gelmişti, kimisi ise defalarca araç değiştirip 41SM otobüsüyle yolu tamamlamıştı. Haftaiçi böyle bir saate göre beklediğimden daha iyi bir ortam vardı.


Tribünde asılı olan "Edirne'den Karsa Canım Feda Vatan Sana" pankartı oldukça manalıydı. Bir diğer pankart ise üstte asılı olan "Sarı Melekleri Sevmemiz Yalan ise, Doğruyu İstemiyoruz" yazılıydı.



Haftaiçi maçta tribüncü ağırlığı geçen senelere göre azdı ama bu kadarı dahi yetiverdi. Kapı girişine yakın olan yerde ise 25-30 kişi kadar genç kızlar-erkekler olan topluluk dikkat çekiciydi. Heyecanla Fenerbahçe'yi desteklemek için çırpınıyorlardı, onlara da bizim taraftan söylenen tezahüratlara doğru şekilde eşliklerine yardımcı olunuyordu.

Mesai bitimi tigerslaşan eczacıbaşı çalışanları giydikleri tshirtlerle yerleşip korna-düdük, tabelalara vurma vb. aksiyonlarına rağmen bizim takımın oyununa etki edemedi. Molalarda çalınan müzik anları haricindede bizim tribünde sessizlik anları pek yaşanmadı.

Ufak salon tıkabasa olmasa da yükünü çekecek kadar doluydu, protokol yan tarafında aynı Burhan Felekte olduğu gibi Fenerbahçe'nin ihtiyar takipçileri yerlerini almış izliyorlardı, birkaç kere güzel oyunla şevke gelip tezahürat yaptıkları duyuldu.

Set aralarında 12 numara organizasyonu şike operasyonun bahane hedefin ihala olduğuyla ilgili yaptıkları besteyi söyleyerek taraftara uyanık olmasını anlatıyordu. Maç sonuna doğru Aziz başkan oley tezahüratları oldu. Ayrıca son zamanlarda tribünde görmekte olduğum sol açık yazılı atkılarıyla gelenlerde vardı.


Mehter ve Feeenerbahçem seeen çok yaşa arka arkaya girildiğinde üstüste sayıların gelmesiyle toplu halde senkronize alkışla katılım artıverdi. Çıldırtsana bizi bu tribünlerde... bestesi geçen senelerdeki kadar keyifli sağa sola zıplamalı olmadı ama gene de fena değildi.
...Koymuşum vakıfına eczacısına tezahüratı da güzel oluyordu ama katılabilecek adam sayısı az olunca bu tip sözlü tribün tezahüratlarını uzatmak pek mümkün değildi.

Oldukça coşkulu bir oyun sergilendiği için tribünde de keyifle yerimizde duramadığımız son sette tezahüratlar yapılıyordu ama içimizden birinin bilirkişi gibi her tezahüratı elekten geçirip bu sevinme bestesi şimdi olmaz, bunu şu sayıdan sonra yapalım vb. müdahaleleri can sıkıcıydı.


Neyse onun tribündekileri ve setteki Alper abiyi frenlemelerine rağmen takım fren yapmayıp iyice gazladı. Sık sık Fenerbahçe koy oley oo o ... Bizim için saldır Kanarya lalayla.... tezahüratları dönüyordu. İspanyol españa cani matador melodisini de sayılar ardışık gelince giriyorduk.

İkinci teknik mola sonrası yan taraflarda Fenerbahçe aşkına ayağa davet edildi, milyonlarca iki kere tekrarlandı. Avaz Avaz da söylendi.

Maç maç maç diye tempolar tutulunca maç sonuna geldiğimizi farkettim, her zaman her yerde en büyük Fener sesleriyle Ayazağa'yı birkez daha inletip maçı tamamladık. Fenerle kimse başa çıkamaz diye arkasını dönüp salondan ayrılmakta olanlara vuruluyordu. Koyduk mu melodisi dönerken tebrikleşmeleri yapan oyuncular taraftara doğru gelmekteydi.

Tribünlerin Lacivert söylemek için organize olması üzerine oyuncular sarı ile karşılık verdi, Kim ne söyleyeceğini yanındaki arkadaşından öğrenmiş gülümser halde katılıyordu. Bu şekilde üçleme yapıldıktan sonra büyük bir coşkuyla alkışlarla tamamlandı.

Soğumalar için kalan bazı oyunculara tezahüratlar oldu. Liuba saha ortasında birşey konuştuğundan reaksiyon göstermedi ama salon çıkışında beklerken kapıda gözükünce tutulan tempoya kendi de alkışla katılıp gülerek çıkıverdi. Sorduğumda milli takıma iki haftalığına gideceğini, dünya kupasına ise katılmadıklarını söyledi.

Erdem için Eda seslerine gülüp eşinin de zaten tribünde olduğunu gösteriyordu.
Terminatör Seda ise omzuna buz sarılırken yapılan tezahüratlarla klasik sevgi işaretini yapıverdi. Kim yerde fizyoterapistle soğuma hareketleri yaparken kendisine tezahürat edilince iki büklüm şekilde selam verdi.

Alper abi tarafından bir baba hindi yaptırılmıştı ama bir süre sonra Nihan Güneyligil çağrıldığında onu da ikna edip yaptırdılar. Nihan en sonunda eczacıya bindi kısmını ayıp olacak diye es geçti.

Kamil hoca ise lobide esprili şekilde takılmalara cevap yetiştiriyordu. Sezonun yarısını tamamladık, Brezilya biletini iptal ettirelim mi yoksa diyenlere gülüp yok olmaz öyle şey diyordu. Ankara' daki maçta yapmadığı kadro rotasyonlarını artık uyguladığını gördüğümüzü söyledim, etrafına göz atıp orada problemin biraz pasör kaynaklı yaşandığını, oyuncu üzerindeki baskının sıkıntı yarattığını söyledi.
Gerçi bu apaçık görülen bir durumdu ama anlaşılan etrafında kendi oyuncuları varken böyle konuşmamaya dikkat ediyordu.

Neyse bir yandan oyunculardan imza alanlar, resim çektirenler, sohbetler derken; hem oyuncular hem de Violet Duca böyle bir gün ve saatte buraya kadar gelenlerin ayaklarına sağlık diyerek teşekkür ediyorlardı.

Kamil hocaya birisi ses nasıldı diye soruverdi, hoca ses ? diyerek kavrayamadı, meğersem tribündeki sesi soruyormuş. Hoca çok iyi desteklendiklerini, maç boyu taraftarın susmadığını sürekli itici güç yarattığını söyledi.
Dönüş için arabaya binip yola düştüğümüzde kendi aramızda konuşurken son setin skorunu yeni öğrenmiştim, skora şaşırıverdim. Skorbord arkamızda kaldığından ve tribündeki ortama kaptırınca hiç dönüp bakmamıştım. Böylesine ezici bir skor ile Ayazağa'dan ayrılmanın tadı da başka oluverdi.

( Ek not ; Salonda olupta yazmaya fırsatım olmadığı 3-0 kazandığımız vakıfbank maçı sonunda Kim Yeon'un yumruk şovunu da kayıtlara geçireyim :) Aslında taraftar maç sonu Kim Kim Kim diye tempo tutup onu selamlamak üzereydi ama yanındaki takım arkadaşları duyup ona tribüne gitmesi için işaret yapınca bu sefer tribünden eller havada vaziyette oooo ooo o sesleri yükseldi.
Naz ve Seda daha önce kendilerinin bile yapmadığı yumruk şovu Kim'e gösterip ne yapması gerektiğini gösterince Kim şaşırıverdi. Bir yandan gülüp diğer yandan kızcağızı taraftara yumruk şova yönlendirmeleri üzerine Kim tribüne doğru birkaç adım atıp biraz beceriksiz bir yumruk şov yapıverdi. Ama alkışlar sonrası gülümsemesi ve uzakdoğu selamı mest ediciydi, bu da unutulmaz görüntülerden biri olarak hafızalara kazındı. )

Hiç yorum yok: