4 Mayıs 2011 Çarşamba

Fenerbahçe Acıbadem - Galatasaray Medical Park 3-0 (Salondan İzlenimler)


Maça konsantre olmanın zor olduğu bir ortamda, hem oyuncular hem de taraftarlar bu akşamı öylesine geçiştirmekle meşgul bir havayla maçı tamamlayıp, cuma günü başlayacak final serisini beklemeye başladılar.



Açıkçası maçla ilgili yazılacak pek bir şey olduğunu sanmıyorum, zaman zaman yapılan basit hatalar can sıkıcıydı. Tek ilgi çekici nokta bu akşam kadroda Seda-Chris yerine Kasia-İpek ikilisine görev verilmesiydi. İpek performansıyla göz doldurdu, bol bol alkış aldı.

Maçtan önce bizim önümüze kadar gelip saha içinde duran iki sandalyeyi alıp gitmekte olan Chris'e seslenip bir sakatlık mı var neden oynamıyorsun diye sorunca, sorun yok gelecek sefer oynayacağım diye cevapladı. Seda geçen maç diz altına koruyucuyu giymişti, bu maçta kenarda yedeklerin arasındaydı.

Kasia ve İpek'in kadroya girip final serisinde olası bir ihtiyaç durumuna göre oluşturulacak senaryolarda kullanılması açısından uzun zaman sonra oynatıldıklarını görmek iyi oldu.


Fenerbahçe Acıbadem iç saha maçı olmasına rağmen maça ilgi düzeyi beklentimin altındaydı. 3000'e yakın bir kitle olur diye düşünürken yarısı kadar hatta daha azı bir topluluk önünde maç oynanıverdi. Final serisinde eğer düzgün saatler belirlenirse salonun doluluk oranında artışta o kadar fazla olacaktır. Gerçi üstüste oynanacak maçlarda Ankara'dan gelen talimatla biletler 10 lira olunca bütçesini zorlamak zorunda kalacak olan seyirciler aileler maç seçer mi bilemiyorum.
İkinci ve üçüncü maçlar evsahibi vgstt olacağından onlar zaten kendi çalışanlarını ve kiralık taraftarını bedavaya sokacaklar.


Salonda uzun zamandır böyle 15-20 kişilik gruplar halinde gelen farklı taraftar grupları olmamıştı. Unifeb ve GFB az da olsa ilgi gösteriverdiler, FBD üyeleri de gene kendi normal maç seviyesi standartlarında katılımcıydılar, herhalde final serisi başlayınca tribün gruplarının ilgisi de bir nebze artacaktır.


Maç başlamadan önce hakem yerini alırken arkasından "ilhami hoca temiz bir maç olsun,kızdırma bizi" diye seslenenlere gülerek selam verdi.
Kendi aramızda sohbet ederek oturuyorduk, ne zamanki takımlar dizilip sahaya adım atıverince alkışlar yükseldi. Herkes oturur vaziyette rahat bir şekilde tezahüratlar yaparak maça giriverdik. Maçta birkaç sayı geride başlayınca biraz daha tema değişikliğiyle bizim için saldır kanarya diye tempo değiştirildi.


İlk teknik mola civarında salona giriş yapan Büyük Alper gibi FBD amigoları oturarak tezahürat yapanları haydi ayaklanın diye kışkırtıp koltuklar üstüne çıkaraktan zıplamaya başladılar. Böyle skoru belli az seyircili maçta da kendilerini sette gösterme keyfinden mahrum kalmadılar.


Salona Alex mi geldi yok yahu ne işi var falan derken bir baktık ki protokol tribününde eşi ve küçük kızı Antonia ile beraber oturuyor. Tabii bunu gören settekiler ona tezahürat edelim diyordu ama abi maç oynanırken olmaz, molayı bekleyelim diye ikna ediverdik.

Neyse mola alındığı gibi Aaaleeex de Souza Aaleeex de Souza Alex de Souza... tezahüratını girip Alex'ten selamı aldıktan sonra ben oradan biraz daha üstlere kaçıverdim, zira bomboş salonda daracık yere sıkışıp birbirimizin üstünde tepinmeye niyetim yoktu.


Alex'in de salonda olması salondakilerin maça yönelik zaten zayıf olan konsantrasyonlarını da bitiriverdi. İlk set bitimiyle beraber birçok kişi ona forma vb. imzalatabilmek için protokol yakınına yığılıverdi, maç boyu elden ele gezen malzemeler yanısıra üç dört kere daha Alex tezahüratları ile selamlaşmalar oluverdi.


İlk set rakibin direnciyle bir süre geriden takip eden takım sonlarda ağırlığını koyuverdi. Diğer setlerde ise skorda daha rahat olmalarından dolayı rehavetle zaman zaman yaşanan pas anlaşmazlıkları,manşet karşılama hataları gibi can sıkıcı görüntüler haricinde, düzgün blok yerleşimleriyle daha kolay geçiverdi. Açıkçası final öncesi pekte içimizi rahatlatan bir yarı final performansı sergilenmedi ancak o maçların havası başka olur diye umuyorum.


Bir süre etrafta oturarak maçı takip ettikten sonra aradaki boş koridorda daha rahat bir şekilde tribüne ilişiverdim. İkinci set sırasında arkada duran GFB'liler daha önce duymadığım bir besteyi söylüyordu. "Kurulan ittifakları,bozalım oyunlarını,yıkalım tüm stadları Kanarya, kaldıralım kupaları"... melodi kısmı sonunda da cılız bir sesle o.....çocuğu trabzonspor diye geçiyorlardı.

Hemen önümüzdeki hakem duyup anons yaptırsa komik bir görüntü olurdu, bu maçla alakası olmayan durumlara hitaben belli bir süre tezahürat yaptılar. Ardından şampiyonluk inanın şimdi çok yakın söylenmeye başlayınca genel katılım artıverdi.

Bir ara gereksiz yere oley oley oleyy şampiyon Feneeer diye girmeleri üzerine, Büyük Alper haklı şekilde yanındakilere kızıp Kanarya Kanarya diye söyleyin diyordu, zaten kısa sürüverdi ama hala sete tribün yaptırma amacıyla çıkıp önlerindeki gençleri doğru yönlendirebilme fırsatı varken böyle tezahüratların orjinalliğini bozan kişilere anlam veremiyorum.

Son set karşı tribünle ve yan tarafla karşılıklı Fenerbahçem benim... yapılıp farklı farklı bestelerle maç tamamlanırken, kümede kal tezahüratıyla sataşmalar başladı.
Vallahi rezalet billahi rezalet nerede kaldı o ezeli rekabet diye salondaki bütün herkes iki kulüp arasındaki rekabetin ne hallere düştüğünden şikayet ediyorlardı.


Tabii arada fırsat oldukça Alex'e gösterilen sevgi yanısıra, salonda olan erkek voleybol takımından oyuncularımıza da maç içinde tezahüratlar yapıldı. Arslan ile Soner giriş kapısı tarafındaki file arkası altta beraber oturuyordu.
Gerçi Arslan'ı sezon bittiği için son günlerde vgstt-eczacı serisinde dahi salonda sık sık görüp hala kulüpten sözleşme için aramadılar mı diye takılıyoruz. Fenerbahçe Acıbadem takımını yakından takibiyle ilgili bir takım magazinel dedikodular ortalıkta dolaşmaya başladı.

Ersin ise bizim sol tarafımızda köşedeydi, onu da selamlayarak boş geçmedik. Daha sonra uzun boylu yıldız milli takımı oyuncularından biri arkama gelip abi Marshall'da geldi diye bize farkettirince, bir molada oraya dönüp Marshaaal Marshaaal diye ona da ilgimizi gösterdik.

Daha sonra Marshall'ın yanına gidip nasılsın diye oturuverdim, gelecek sene kalıyor musun, sözleşmeyi uzattın mı diye sorunca evet gene beraberiz dedi. Gezmek için mi kaldın yoksa görüşmelerden dolayı mı dedim, her ikisi de ama tatilde gezmek için tekrar gelmeyi planlıyorum diye yanıtladı. Kalmana çok sevindim görüşürüz diyerek tekrar tribüne dönüverdim.

Sol taraftaki file arkasında yardımcısıyla beraber oturan Giovanni ile de tezahüratla selamlaşmamız oldu, maç bitimi de sıra sende vakıf sıra sende diye ona mesaj yollandı. Giovanni'nin yardımcısıyla önceki gün vgstt-eczacı maçı sırasında oturduğu tabureyi sinirle şutlayınca ufak bir makaramız olmuştu, bu sefer tribünde yayıla yayıla oturuyordu.


Maçın bitimiyle Fenerbahçe buraya sesleri yükseldi, oyuncular 50-60 kişilik taraftarını biraz zoraki selamlayıp karşılıklı Sarı-Lacivert yapıldı ama pekte öyle içtenlikle güleryüzle olduğunu söyleyemem. Üstlerindeki stres ve şampiyonluk hedefi baskısı gittikçe kendini hissettirmeye başlamış gibi gözüküyor, karşılarında da çok zor bir rakip olduğu bilinciyle final serisi nelere gebe olacak şüpheleri kafalarına yerleşmiş olabilir ama biz kendi doğrularımızı sergileyebilsek işler gayet olumlu geçecektir, taraftarlarının yoğun destekle yaratacağı baskıyı olumlu motivasyona çevirebilmek bizim oyuncularımızın ellerinde.

Önceki gün maç sonu tanıştığımız vgstt oyuncusu Melis Gürkaynak'ın annesi, kızı da dahil ailece fanatik Fenerbahçeli olduklarını ama Melis vgstt oyuncusu olduğu için doğal olarak onları tuttuklarını söylemişti. Onun anlattığı şekilde takımdaki ortamın bir aile sıcaklığında olduğu, herkesin boş mukaveleyle sözleşme uzattığını, Fenerbahçe gibi taraftarları olmadığı içinde üstlerinde hiçbir baskı stres olmadan oyundan keyif almak için sahaya çıktıklarıydı.


Maçın bitimiyle galatasaray oyuncularının tshirtler giymesi, bir pankartla sahaya dizilmeleri falan tam bizim takımla taraftarın karşılıklı diyaloguna denk gelince bir çakışma oluverdi.

Arzu Kaptan'ın voleybolu bırakırken son resmi maçı olması dolayısıyla ona jest yapılmaktaydı. Bizim taraftarın da bu sahneyi es geçmeyip ona yönelik alkışları ve Arzu buraya sesleri yükselirken tüm takım oyuncularımız da karşı sahaya geçip onu alkışlamaya başladı. Arzu Kaptan bizim taraftarların alkışına karşılık verdikten sonra etrafındakilerle duygusal anlarını paylaşmaktaydı.

Bir güzel iş yaptıktan sonra içine eden tribündekiler, iki dakika onu onore edecek birşeyler söyleyip gidebilirlerdi. Hatta bizim oyuncular da taraftar ne söyleyecek diye merakla bakınırken her zaman her yerde en büyük Fener, Fenerle kimse başa çıkamaz sesleri yükselince şaşırıp güldüler. Sete çıkanlarda etraftaki gençleri yönlendireceklerine onların geyiklerine uymaktaydı.

Sahaya inen Alex'e Fikirtepeli tezahüratları yapılınca bizde Üsküdarlı Alex diye sahipleniverdik, Alex eşi ile beraber Ze Roberto başta olmak üzere sahadakilerle tebrikleşip sohbet ediyordu, medyanın ilgisi ve röportajlar içinde boğulmuştu.


Ufak kızı Antonia ise bizim geçen günlerde bakıcılık yaptığımız neslihan'ın kızı Zeynep ile beraber oynuyordu. Eşi orkun ile birlikte sahaya inip Arzu kaptanı tebrik eden neslihan gene kızını unutuverdi.
Nati'nin oğlu Marcus ve Arzu'nun kızı Duru'da top peşinde koşanlardandı, saha içi tam çocuk bahçesine dönüverdi. Erica Coimbra saha içinde çocuklarla oynayarak onları oyalıyordu, çocuklar gerçekten çok sempatiktiler.


Maç bitimi alkışladıysakta, sonrasında tribündekiler iki dakika rahat duramadıklarından neyse dedik bari bunlar salondan bir çıksında biz Arzu'yu bir kez daha çağıralım, sonuçta iki sene galatasarayda oynadıysa da 25 sene falan voleybola hizmet etmiş bir efsaneydi.

Belli bir süre geçtikten sonra sahadaki oyuncular ve medyanın ilgisinden fırsat olunca, orada kalmış 10-15 kişi bir kez daha çağırıverdik. Büyük kaptan tezahüratları ile önümüze gelince Türkiye seninle gurur duyuyor diye bağırdık. O da çok teşekkür edip, finalde vakıfbank maçında başarılar, şampiyonluk yakışır size diye söyleyince alkışlarla yanıtlandı.


Salon çıkışına yönelirken, karşı tarafta gördüğümüz Nati'ye de tezahürat yaptık, o da bize el salladı. Hem Zeynep ile hem de kızı Antonia ile oynamaya dalmış olan Alex'e doğru Alex gol gol gol şampiyonluk geliyor diye seslendiysekte duymadı.

Rusların yakın arkadaşı olan İnessa Korkmaz ile karşılaşınca Gamova Kazan ile sözleşme uzattı mı diye sordum, hayır daha bir imza falan olmadı dedi, biz de dahil başka teklif yapan kulüpler de varmış, bunları düşünüyormuş.
Dinamo Moskova'nın Liuba Sokolova'ya bir ilgisi var mı diye sorunca, evet transfer etmek istiyorlar diye cevapladı.

Fotoğraf Kaynak ; Fenerbahçe.org, Metin Timur

4 yorum:

filedefener dedi ki...

Aktarımlar için teşekkürler Kerem abi.. Leonel'e bende sevindim.. Gamova'yı almamıza ihtiyacımız yok o ve Luiba haberi içinde teşekkürler..

Diğer maç sorma fırsatı olursan Nati'ye sorar mısın kalacak mı diye ?

Erika Coimbra bildiğim kadarıyla Zico'nun yegeni.. Alex ile ailecek dostlar zaten Erika cagırdı twitterdan Alex'i maça :) Erika yanlış takıma geldim demiştir eminim...

sensiblex dedi ki...

:) Nati ile ilgili fırsat olursa yoklarız tabii,ben de merak ediyorum son durumu, Liuba'ya kancayı taktılar, Nati'nin de aklı karışıktı, ne olacak endişesi herkeste var.

Bakalım bu final serisi ve oyuncu performansları takım ile ilgili birçok fikri şekillendirecek, doğal olarak transfer ile ilgili çalışmalar her türlü senaryoya göre başlatılmış durumda.

Erika iyi biri yahu, irmas Mellos ile maç izlemeye gittiğimizde karşılaşınca bize gofret vermişti :))

filedefener dedi ki...

Gerçekten güzel olur sorabilirsen tabi cevap verirse birde :)

Marcus'ta olur cocuktan al haberi demişler ne de olsa..Afsacan velet o da :)

Liuba Dinamo Moskova haberi bugün 2-3 rus sitesinde cıktı.. Belli ki dogru haberler.. Onun yerine Costagrande gelirse harika olur

Nati benim için Alex neyse odur..O birazda bence artık başarı istemiyor 2 yıl denedik olmadı o da yoruldu huzur arayabilir Novarasında..Belli de olmaz milli takıma giderse burada da devam edebilir..

Maçlara gelebilirsem Violet Duca'dan 1-2 dedikodu alırım inşallah :)

Güray Gürsoy dedi ki...

Marshall haberin için teşekkürler Kerem'cim.
Arzu Göllü'ye Türk voleyboluna yaptığı katkılar için teşekkürler ama nihayet bıraktı yani....