Final Four hazırlıklarını yoğunlaştıran takımımız, dün Dereağzı tesislerinde yaptığı idmandan sonra tüm takım oyuncuları ve teknik ekip, hatta Mehmet Ali Aydınlar dahil olmak üzere Burhan Felek salonunda eczacıbaşı-vgstt maçını takip etmek için yerlerini aldılar.
Önce bu maçı ardından da erkekler derbisini izlemek için salona gittiğimde, file arkası tribünde oturduğum yerin çevresine yerleşmeleri üzerine onlarla sohbet ederek maçı izledim.
Uzun uzun okuyamam diyenlere kısa başlıklarla Çağrı bey ile konuşmalarımı özet geçeyim.
-Takım haftaya Fransa'ya Cannes ile iki hazırlık maçı oynamak üzere bir haftalığına gidecek. Oradan dönüşte direkt Bursa'ya Nilüfer Belediyesi maçına geçecekler.
-Final Four öncesinde kendi sahamızda da hazırlık maçı yapmak için bazı takımlarla görüşmelerimiz devam ediyormuş.
-Final Four biletlerinin satışı için Biletix ile anlaşılmış. Biletlerin mart ayı başında satışa çıkması için son hazırlıklarla uğraşılıyormuş.
-Cev ile görüşmelerde davetliler ve basın için net bir kontenjan talebi henüz belli olmayınca aksaklıklar olmuş. Bunun yanısıra hala salondaki koltukların numaralandırılmamış olması da biletix açısından sıkıntıymış.
-Rakip takımlara herbirine %10 kapasite olmak üzere toplamda %30 kontenjan ayrılması planlanmış, bu kontenjanın hepsini kullanmazlarsa -ki büyük ihtimal öyle olacağı düşünülüyor- kalan biletler bizim taraftarlara satışa sunulacak.
-Biletlerde farklı fiyat ve tribüne göre kategorilendirme düşünülmüyormuş.
-Davetli,sponsor,promosyon vs. hariç tutulunca bizim taraftara 3000 civarı bilet satışa sunulması planlandığını söylediler.
-Rakip taraftarların giriş kapısı tarafındaki file arkası üst katta farklı köşelere doğru yerleştirilmesi planlanıyormuş.
-Bizim taraftar gruplarının yerleşimi için protokolün sağındaki file arkasını düşündüklerini ama karşılıklı fikir alışverişine açık olduklarını söylediler.
-Maçlar büyük ihtimal saat 15.00 ve 18.00 olmak üzere düzenlenecekmiş.
Teknik ekip ve oyuncularla sohbetlerimin detaylarını da aşağıda yazayım.
Koç Ze Roberto ile el sıkışıp merhabalaştıktan sonra, yanımdan geçen Violet Duca'ya; gelecek hafta burada herhangi bir hazırlık maçı olacak mı acaba, Brezilya'dan gelecek voleybolsever misafirlerimiz bizim takımın maçını ya da antrenmanını izlemek istiyor diye soruverdim.
Evet hazırlık maçı var ama Fransa'ya gidiyoruz, haftaya Cannes ile iki hazırlık maçı yapıp oradan direkt Bursa'ya Nilüfer Belediyesi deplasmanına lig maçı için geçiş yapacağız dedi.
Yani takım bu haftasonu vgstt ile lig maçı yapıp 28 şubat pazartesi uçakla gidecek ve bir hafta boyunca Cannes'da kamp ve hazırlık maçları ardından yurda dönüş yapacak. Bu durumda Brezilyalı misafirlerimizin şanssızlığına oldu, onlarda tam bu hafta kalıp gideceklerdi.
Acıbadem grubunun takım sorumlusu Çağrı bey ile konuşurken, organizasyon hakkında ve hala satışa çıkmayan biletler ile ilgili taraftarların sabırsızlandığını, bilgi alınamadığını söyledim, sorularıma verdiği cevapları özetleyim.
Federasyon ve CEV ile çeşitli yazışmalar ve toplantılar yapılıyormuş,talep edilen kontenjanlar net olarak belirlenmek üzereymiş, bunun yanısıra biletix ile anlaşılmış. Yalnız hala salondaki koltuklara numaralandırma yapılmadığından gecikmeye sebep olmuş. Koltuklar numaralandırıldıktan sonra biletix satış işlemlerine başlayabilecek diye söyledi.
Rakip takımlara her birine %10 kapasitede kontenjan ayrılacakmış, ama büyük ihtimal onlar hepsini satamayacaklardır diye düşündüğünü, kalan biletlerin ilerleyen zamanda bizim taraftarlara yönelik satışa sunulabileceğini söyledi.
(Rakip taraftarları, davetliler, promosyon ,medya vs. hariç tutulursa bizim taraftara ne kadar bilet satışa sunulabilecek, büyük talep vardır ama kendi taraftarımıza yeterli bilet arz edilmeyecek mi diye sordum)
Şu an konuşulanlar, bizim taraftarımız için 3000 kadar biletin satışa çıkarılması yönünde, rakiplerin elinde kalanlarla birlikte bu sayı artabilirmiş.
(organizasyon planlarında taraftar yerleşimleri nasıl olacak, gelen rakip taraftarları umarım şu protokol tribünü üstündeki locaların altındaki kutu gibi yerlere yerleştirmezsiniz, zira oralardan az kişiyle bile çok iyi ses çıkıyor, bize dezavantaj olur dedim)
Tabii, onları giriş tarafı file arkası tribünün üst katında farklı köşelere yerleştirmeyi düşünüyoruz (nasıl olur sizce diye fikrimi sordu)
(Kendi taraftarlarımızın, tezahüratçı kitlenin yerleşimi nasıl olacak, file arkasını mı yoksa bu maçta görüyorsunuz -eczacıbaşı çalışanlarının hoplayıp zıpladığı maraton tribün ortasını işaret ettim- onlar gibi mi yerleştirilebilir)
Biz tezahüratçı kitle için file arkası uygun olabilir diye düşündük ama siz ne dersiniz deyince (file arkası üstün çok mesafeli kaldığını, bence maraton tribününe göre planlama yapılmasının daha faydalı olacağını söyledim, bakalım bu konu ile ilgili tekrar konuşmak lazım)
(Biletler fiyat olarak kategorilendirilecek mi, yoksa hepsi tek fiyat mı olacak, tribünlere göre farklılık olmayacaksa tezahürat edecek kitlenin sahaya uzak olmaması iyi olur dedim)
Yok biletler aynı fiyat olacak, kategorilendirme düşünülmüyor dedi. Koltuklar numaralandırıldıktan sonra biletix satışa sunacak, seçim yaparak alınabilecek herhalde dedi. Mart ayının başında tüm problemler halledilip satışa sunmaya çalışıyorlarmış.
(bilet fiyatları tam netleşmemiş sanırım ama iki günlük komple 20€ civarı olacaktır diye düşünüyorum, bakalım gelecek maç kendisini tekrar görürsem bu konuyu bir daha sorarım. Konuştuğumuz konular şu an itibarıyla kafalarında ki genel taslaklardı, belki yakın zamanda son toplantılarla fikir değişiklikleri olabilir)
Çağrı Bey ile konuştuktan sonra, Kamil hocanın yanında maçı izleyiverdim, koç Ze Roberto ile beraber maçı takip ederlerken iki takım ile ilgili taktik konuşmalarını duyduysam da burada yazmayayım.
Bizim takımın oyuncuları etrafta dağınık gruplar halinde oturuyorlardı, Çiğdem kaptan da maçı biraz aşağıda Eda ile beraber izliyordu. Ameliyat olduğu bacağını yan koltuk üzerine koyarak bir torba çekirdek yiye yiye zaman geçirdi. Azalsa da hala ağrıları olduğunu söyledi, herhangi bir koltuk değneği kullanmadan yürüyor ama biraz ağır ve dikkatli davranması gerekiyormuş.
Kamil hocadan maçı izlerlerken rahatsız etmeden birşeyler sormak için izin alıp yanlarına oturmuştum, Nati oğlu Marcus ile beraber önümde oturuyordu, zaman zaman onunla da sohbet ediverdik. Molalarda set aralarında Kamil hoca ile konuşuverdim.
(Takımın son form grafiğinin, maçlarda verilen setlerin yarattığı huzursuzluğun hep bu kondisyon yüklemelerinden mi kaynaklandığını, günde kaç saat antrenman yaptığımızı sorunca)
Şimdi de Dereağzında ağır bir idmandan sonra geldiklerini, bayağı yorucu olduğunu, antrenman sürelerinin her gün hazırlanan programa göre değiştiğini, bazen iki defa da 6 saate kadar ,bazen 3-4 saat olabildiğini anlattı. Bütün ağır idmanların hazırlıkların final four döneminde formun zirvede olacak düzeye gelmesi için planlandığını, şu an için ligteki performansın geri planda olduğunu,final fourdan sonra playofflarda düzene gireceğimizi düşündüklerini söyledi.
İzlediğimiz maçtaki rakiplerle ilgili konuştuk, vakıfın takım oyunu kurgusuna karşın, eczacının daha fazla hücum gücü yüksek oyuncuları olduğunu, rakip olarak bir tercihleri olmadığını, kim gelirse gelsin farketmeyeceğini hem Kamil hoca hem de Ze Roberto söyledi, aynı şekilde Nati'de farketmez biz kendi performansımıza bakmalıyız dedi.
Salonda eczacıbaşı servis atarken maraton tribünü sol köşesinde,siyah örtüyle gizli bir düzenek kurmuş bir amcam elektronik aksamla çok güçlü bir havalı korna sesi yapıyordu, bir yandan eczacının bandosu vs. felaket bir gürültü kirliliği vardı.
(Servis atılırken çalınan bu kornalar,ıslıklar oyuncunun konsantrasyonunu bozuyor mudur, stres yaratır mı diye Kamil hocaya sorunca)
Bu gürültü oyuncunun hassas sinir uçlarının gerilmesine neden oluyor diye bilimsel araştırmalar olduğunu, etkili olabildiğini söyledi.
(Aynı şeyi daha sonra Nati'ye sorduğumda ise benim için vız gelir tırs gider gibisinden bir surat ifadesi yaptı, bana etkilemiyor ama belki daha genç oyunculara baskı oluyordur dedi, daha önceki hafta Seda'ya sorduğumda evsahibi olduğumuzda kalabalık ortamda bütün salon aynı anda uğultu yapınca rakipten bazı oyuncuların sinirini bozuyordur mutlaka demişti)
(Biz servis atarken alkış temposu yapmak, oyuncuya tezahürat etmek falan konsantrasyon motivasyon artırır mı, yoksa sessiz kalınsa birşey değişir mi diye Kamil hocaya sorunca)
Aslında sessizlik olsa konsantre olmak daha mümkün olurdu, nasıl ki tenis maçlarında servis zamanı sessizlik isteniyor ama bunun bu ortamlarda pek mümkün olmadığını da biliyorum dedi.
(Manşet alacak oyunculara zaman zaman baskı kurmaya çalışıyoruz, laf atıyoruz dikkat dağıtmaya uğraşıyoruz bunun bir faydası oluyor mudur deyince)
Kamil hoca; tabii olmaz olur mu, o uğultuyla gerilip panikleyip hata yapanlar oluyor dedi
(peki ralli uzadıkça onların oyun kurması esnasında yükselen uğultular iletişimlerini bozar mı, oyunlarını bozar mı dedim)
yok artık manşetten sonra oyun kurulurken pek fayda etmez ama bence manşeti bozma çabası etki ediyor dedi.
(hocam bir de daha önce bunu Seda'ya sorduğumda o uzun ralliyi alamadıysak tribünden gelen ahh vahh gibi tepkilerin sahada duyulduğunu, oyuncuların moralini bozduğunu söylemişti dedim ama insanlık hali ağızdan bir reaksiyon çıkıyor sonra bütün herkes alkışla falan moral verse keşke dedim)
evet öyle olumsuz tepkiler çabuk moral bozuyor, salondakiler biraz daha olumlu motivasyonla moral vermeye dikkat etseler güzel olur dedi.
(Geçenlerde manşet bozmak ile ilgili Seda'ya sorduğumda rakipte iyi manşetçiler varsa o maç anında konsantrasyonlarını bozmak pek mümkün olmaz demişti, hem Seda'ya göre rakibin zorlukla hücum kurduğu zamanlarda bütün salon toplu bir uğultu yaptığında iyi baskı oluyordur demişti, yani bu konularda pek genel bir fikirbirliği olmuyor, herkes farklı düşünebiliyor)
(Tezahürat eden taraftarların yerinin bu file arkası üstte olması yada maraton tribününde olması birşey değiştirir mi, sizce neresi daha uygundur dedim)
Kamil hoca; (parmağıyla maraton tribünü işaret edip) bu orta tribünde olması daha iyi aslında, hem üst katta uzak kalıyor ses dağılmıyor mu, ortada olması sahaya etki için daha iyi oluyor dedi
(bende iki tarafa da hakim olunup hakem arkasından baskı kurulması için sahaya yakın konumlar önemli oluyor deyince evet aynen öyle diye onayladı)
(daha sonra benzer soruyu Nati'ye sorunca, sahadaki oyuncu için bir fark yaratıyor mu dememle)
kendisi açısından çok önemli olmadığını, salonda taraftar coşkusunu heryerden hissettiğini ama bir kısım taraftarın üstte bir kısmının ortada olup karşılıklı iletişimle tezahürat etmesinin güzel olduğundan bahsetti.
(Sahaya baskı amaçlı yapabileceğimiz daha farklı birşey var mı sence diye Nati'ye sorunca)
Taraftar şimdiye kadarki aynı tarzına devam etsin, gayet etkili oluyor, bizim için yeterli olur dedi
(öyle ama geçen seferki eczacıbaşı maçında tribünde büyük bir kalabalık taraftar grubu olduğu halde maç pek güzel geçmemişti dedim)
o taraftar sorunu değildi, bazen böyle olur, takım olarak iyi günümüzde değildik, rakip maçı daha çok istediğinden taraftar desteğine rağmen iyi oynayamadık, ama final four'da hepimiz tam konsantrasyon oluruz dedi.
Arada bir yanındaki oğlu ile uğraşıyordu, hiperaktif Marcus sağ tarafındaki bir başka yaşıtıyla biraz bozuşunca annesinin yanına geldi, Marcus'a nasıl Türkçe öğrendin mi deyince, biraz diye kafa salladı. Önünde oturan dedesiyle tuvalete gittiler. Nati maçı izlerken maçtaki gelişmelere göre sürekli önünde oturan fizyoterapist Damir Kolec'in omzuna dokunup oyunla ilgili birşeyler söylüyordu.
(Neden smaç servis kullanmaktan vazgeçtik, sezon başı sizinle başladığımızda Kasia gayet etkili servisler kullanıyordu, koç mu böyle tercih yapıyor deyince kafasını sağındaki koça doğru işaretle sallayıp)
Evet, koçun tercihi oluyor, hem aslında taktik servis daha etkili olmuyor mu, (yani belli bir oyuncuya atılması mı dedim) yok oyuncudan ziyade rakibin o dizilişte zaafiyetine göre belli bir bölgeye gönderilen top etkili oluyor diye düşünüyorlarmış.
(Liuba'da eskiden beri çok etkiliydi, burada da zaman zaman kullanıyordu ama genelde pek başvurmuyoruz deyince)
ehh onun artık belli bir yaşa geldiğini düşünürsek maç içinde smaç servisler daha yorucu oluyor dedi.
(İki rakip koçun son verdikleri röportajda bizim takımın yabancı oyuncuları Final Four zamanına kadar stres baskısı olmayan resmi maçlarda oynayamadığından dezavantajdır dediklerini hatırlatıp, hak veriyor musunuz dedim)
Kamil hoca; biz de bu yüzden hazırlık maçları yapmaya gidiyoruz elbette çok tecrübeli yabancılarımız ama bir nebze haklılık da var, resmi maçta biraz daha stres ve yaşanan baskı unsurları bir takım için önemli olabiliyor dedi. Gelecek hafta Cannes ile hazırlık maçları ardından final four öncesi İstanbul'da da bazı takımlarla hazırlık maçı yapmak için görüşmelerimiz varmış.
Bir yandan koç Ze Roberto maça kendini kaptırıyor, rakip oyuncuların yaptığı basit hatalara şaşkınlıkla tepki veriyordu, güzel oyunları da görüyor musun nereden vurdu gibi keyifle süzüyordu.
Maçın vgstt lehine bitmesiyle, onlar ayaklandı, Kamil hoca yorgun oldukları için erkekler maçına kalamayacaklarını söyledi, görüşmek üzere diye yanlarından ayrıldım. Diğer yanda Chris ve Fofao ile sohbet ediverdim, Chris Rio de Janeiro'dan gelecek olan hayranlarını tanıyordu, onlar geldiğinde burada olamayacakları için üzüldüğünü söyleyip selam söylememi istedi.
İzledikleri maçın kalitesinin pek geçen seferki kadar iyi olmadığını, erkekler derbisini izlemek için Fofao ile beraber salonda kalacaklarını söylediler. Diğer oyuncuların hepsi sahada oynayan arkadaşlarıyla, etraftaki tanıdıklarıyla falan konuştuktan sonra salondan ayrılıverdi.