7 Nisan 2011 Perşembe

İstanbul Büyükşehir Belediye - Fenerbahçe 1-3 (Salondan İzlenimler)




Maç sonu keşke bütün voleybol maçlarımızı Haldun Alagaş Salonunda oynasak dedirtecek kadar keyifle ayrıldığımız bir belediye maçı daha güzel sonuçla geçiverdi. Playoff zamanı form grafiğini yükselten oyuncularımız rakibini eledikten sonra, bizi hep böyle destekleyin şampiyonluk sözü veriyoruz diyerek salondan ayrıldılar.

Saat yedi civarında salon önüne geldiğimizde bekleyen ufak bir kalabalık vardı. Ne amaçla olduğunu anlamadığım şekilde emniyetin kararıyla giriş kapıları yedi buçukta açılacak diye gelenler dışarda bekletiliyordu. Gelen tanıdıklarla ayak üstü sohbet ederken , bir süre sonra tezahüratlar ederek bir grup Genç Fenerbahçeli geldi. Onlar salon dışında meşale yakarak tezahüratlarla video fotoğraf çekimi şekillerini yaparlarken kapı da açılıverdi. FBD üyelerinden pankartla falan gelenler vardı ama bazı büyüklerin derneklerinde futbol deplasmanı listeleriyle uğraştıklarından gelmediklerini söylediler. Büyük ihtimal maç sırasında derneklerinde olan adam sayısı salonda olan üyelerinden daha fazla olmuştur.

Önünden onlarca otobüsün geçtiği ulaşımı kolay olan bu salona girişte ücretsizdi, büfeleri de ucuzdu. Maç öncesi büfeye yönelirken orada oturan salon müdavimi ağabeyleri görerek yanlarına gidip sohbet ederek zaman geçirdim. Group İzmir Tolga ağabey "bir tek sana tutuldu bu kalpler" pankartını getirmiş, biz salona girmeden önce arka kapıdan girip asmışlardı.


Maça on dakika kadar varken içeriye yöneliverdik, Fenerbahçe tarafında büyük bir kalabalık yoktu ama bu salonda tribün ile saha bütünleşmesi kolay olduğundan yeterli bir kitle varsayılırdı. Belediyenin ise herhangi bir taraftar topluluğu yoktu, anlaşılan bozbaykuşlar da sadece popülarite yakaladıkları futbol maçlarına ilgi gösteriyordu.


File arkasında bazı voleybol medya mensupları,gazeteciler yer alıyordu. Müessese yalakası burcu hakyemez'de vgstt hocası giovanni'nin maça gelip o tribünde oturduğunu görünce yanına gidip maç boyu sohbet ederek izlediler,

Ayrıca protokol tribünü tarafında ufak bir grup ibb altyapı oyuncuları ve belediye çalışanı maç boyu takımlar yer değiştikçe kendi takımlarının olduğu bench arkasına oturuyorlardı. Oradaki adamlardan biri ise maç boyu bizim tarafa kol geçirme yapıp durunca ilk başta ne oluyor dediysekte, sonra anladık ki biraz akli dengesi bozuktu, boşverdik.

Aslında geçen sefer geldiğimizde olduğu gibi sağ tarafta en önde oturup tezahürattan ziyade oyunculara gaz vererek maçı takip ederim diye düşünüyordum ama bu sefer güvenlikçiler orada en ön sırayı boş tutma talimatı almışlardı. Tezahürat edecek kitle ortalarda toplanmıştı, bir kısmı 10-15 yaş arası çocuklardı, maç boyu hoplayıp zıplayacak enerjileri vardı ama tezahüratların çoğunu bilmiyorlardı, bir kısmımız bunların sol kanadında en önde durup sahaya daha müdahaleci davrandık.

Tezahürat edenlerin olduğu kısımda güvenlikçiler ayakta önümüzde duruyordu, en ön sırayı kullanabiliyorduk, bu salonda gördüğümüz muameleyi kendi salonumuzda göremiyoruz. Fenerbahçe sen çok yaşa, canım feda olsun sana.... tezahüratlarıyla girilen maçta servisten verdiğimiz sayılar olmasa ibb sayı alamayacakmış gibi bir başlangıç oluverdi.

Kaptan Arslan maç boyu tribünle karşılıklı etkileşim içindeydi, iki taraf birbirini gazlayıp durunca sık sık "çıldırt bizi Ekşi çıldırt bizi" sesleri yankılandı. Sezon başından beri takım içinde gördüğümüz birbirinden kopuk ruh hali ve surat ifadelerinin tersine sahnelerde başroldeydi. Paslarının haricinde, defans yaparken geri alana seken toplara yaptıkları koşularda topu çeviremeseler bile taraftarlardan çılgınca alkış alıyorlardı. Bir pozisyonda önümüzdeki reklam tabelasına çarptığında bütün herkes bravo derken hırsından topu çeviremeyişine yanıp tutuştuğunu gördük.


İvan ikinci setin sonunda önümüzde ace yapınca ona yönelik tezahüratlar artmıştı ama hemen üstüne topu fileye takıp sonraki sayılarda da hücum hataları yapıverdi, boş yere kaybettiğimiz bir set oldu. Maç içinde onun da playoff döneminde daha etkili olacağını bize hissettirdi. Maç bitimi salondan çıkarken koridorun orada Giovanni ile italyanca sohbet ediverdi.


Coş coş coşkovic diye geçen sene de playofflarda bizi coşturan Tommy servis hatalarında kazanç kayıp dengesini olumluya çevirdiği günlerde bizim için önemli bir oyuncu olduğunu gösterdi. Oyuncularımız servise geldiklerinde sezon boyu alıştığımız bir gerginlik üzerimize yerleşiyordu, zaten salondaki takipçilerini azaltan en büyük etkende bu sinir bozucu istikrarsız servislerdi.

Kupa finalini kaybettiğimiz gün ağır eleştirilen Tommy ihtiyacımız olduğunda görevini
yapabilecek bir oyuncu. Maç sonrası çıkışta kendisiyle sohbet ettiğimizde maçları burada oynasak daha iyi olmaz mı diye sorunca, takım kötü olunca Burhan Felek boş,taraftar yok, şimdi takım iyi olunca finalde oraya da taraftar gelir diyordu.

Geçenlerde Dereağzı tesislerine gittiğimizde Abdullah Paşaoğlu'na Coskoviç'in durumu ne olacak,yerli statüsünde oynatılabilecek mi diye sormuştum. Sezon başı işlemleri tamamlandığında milli maçlar bitmişti olmadı ama o dönem federasyondan bu konuda yazılı olarak oynatılacağına dair taahhüt alındığını bakalım sezon bitimi milli takım maçları yapılacağı zaman hallolacaktır demişti.

Uçan adam Marshall herkesin ağzını açık bırakacak spektaküler smaçlarla Marshallah dedirtti, smaçlarından sonra ve servise geldiği zamanlarda sürekli alkışlarla coşkuyla Marshall tezahüratları yapıldı. Maç sonunda da tribün önüne yığılan taraftarların isteğiyle yanlarına geliverdi, en çok ilgi görenlerden biriydi, aslında ilgi gösterilmeyen tezahürat edilmeyen yedekler dahil hiçbir oyuncu es geçilmedi. Molalarda önümüzde koşu yapan yedeklere de tezahüratlar yapılıyordu.

İlk başlarda besteler girildiği oluyordu ama maçın büyük bölümünde alınan sayılarla bizim için saldır Fenerbahçe... Fener bahçe oley... haydi Fener haydi gibi kısa girişler yapıldı.
Maçın ortalarında bir ara yan tarafa seslenilerek karşılıklı Fenerbahçem benim biricik sevgilim yapıldı. Çoğunluğu ufak yaştaki çocuklar olunca bir ara söylemek istediğimiz aşkımızın adı Kanarya gibi bazı besteleri bilmiyorlardı, hatta maç sonunda avaz avaz söylenirken de sözleri bilip katılan fazla yoktu.


Rakibin servislerinde baskı uğultu yanısıra önümüzdeki ibb oyuncularına laf atarak bozmaya da uğraşılıyordu, liberoları Barış'la dalga geçildikçe hataya sürüklendi. İbb hocası nedim özbay ne zaman servise genç oyunculardan birini alsa herkes hata yaptırmak için daha bilinçli baskı yapıyordu, onlarda sürekli fileye taktılar.
Takım servis hatası yapsa da, seti kaybetse de sürekli olumlu motivasyon sağlamaya çalışan alkışlayan bir kitle vardı.

Rakibin hücumlarında ikili üçlü blok kurmada sıkıntı çektik, solumdaki Maraş'lı olduğunu söyleyen bir taraftar buna kızıp, sahadakilere özellikle Arslan'a neden tek kişi blok yapıyorsunuz diye seslenip duruyordu. Ona bu durumun ibb pasörü ulaş'ın iyi paslarını sezmekte sıkıntı yaşadığımızdan olduğunu ,yoksa kim tekli blok yapmayı tercih eder diye anlatmamız biraz zaman aldı. Zaten Ziraat karşısında da tek endişem onların pasörünün oyun tarzı.

Hakem serdar nişancıoğlu kaybettiğimiz sette biraz sinirleri bozdu, temas olmayan blokta temas kararı vermesi ile itirazları üzerine çekti, Arslan biraz işi uzatınca bu sefer biz tribünden boşver diye onu sakinleştirmek istedik. Bir pozisyonda da ibb oyuncularının itirazları ve ulaş'ın önce hakemle konuşup tamam diye kabul ettikten sonra hala çene yapması üzerine uğultuyla itiraz ettiğimizde hakem de ulaş'a kızıp yanına çağırıp bir daha ikaz etti, kart isteklerimize yanıt vermedi. Arka çizgi hizasına yakın olunca önümüzdeki çizgi hakemiyle de uğraşıp durduk.

Belediyenin Finli oyuncuları başarısız bir sezonu tamamlamış oldular, maç sonu çıkışta aileleriyle beraber giderlerken ayaküstü bizim Coskovic ile sohbet ediyorlardı.
Bizim kontenjan dışı yabancımız Geriç ise maçı file arkası önündeki istatistikçilerle beraber izledi, maç sonrasında çıkışta karşılaştığımızda iyi destek diye bizi selamladı.

Kazandığımız iki set her zaman her yerde en büyük Fener haykırışları yükselirken, son set bitimiyle Fenerle kimse başa çıkamaz diye seslenildi. Oyuncular tebrikleşme seremonisi yaparken Fenerbahçe buraya... diye çağırılmaya başlanmıştı, taraftarlar maçın son sayısıyla birlikte öne hücum etmişti.

Şaaampiyon şaampiyon nidalarıyla alkışlanan oyuncularda aynı şekilde katılıverdi, sonra karşılıklı Sarı-Lacivert yapıldı, erkek takımlarının böyle taraftarlı oynadıkları maç sonlarında tribünle kontakları daha bir farklı oluyor. Tribüne yöneldiklerinde Arslan gibi oyuncular elleriyle hareketleriyle ortamı daha fazla gaza getiriyor.

Oyuncularla karşılıklı tezahüratlaşma ardından şampiyonluk motivasyonlarının olduğunu ama biraz daha sağlam destekle gazlanmaları durumunda favori gösterilen diğer takımları altedebilecekleri anlaşılabiliyordu. Zaten takımdaki oyuncuların birçoğu tekrar reklam panoları arkasından geçip önde biriken taraftarlarla bütünleşti, el çakarak geçerlerken, bizi böyle destekleyin şampiyonluğu size hediye edeceğiz diyorlardı.

Tribünden bir ara Hakan Dinçay oley tezahüratı da yükseldi.
Oradaki taraftarlar diğer oyuncuları da çağırırken ben yanlarından ayrılıp en sol köşeye çıkışın oraya gittim, Abdullah Paşaoğlu ya da Hakan Dinçay geçerse onlara gelecek maçları da bu salonda oynamamız mümkün olur mu diye rica edecektim, Burhan Felek evime daha yakın olduğu halde Haldun Alagaş'ta takımla beraber maçı oynadığını hissetmenin keyfi bambaşkaydı.
Ama onlarla konuşamadım, maç sonu dört beş kişi bu fikirle bir süre soyunma odaları çıkışında beklediğimiz halde onları göremedik.

Artık kalan kısımda içerde maksimum üç maç oynama durumumuz olabilir ve büyük ihtimal bu tip saha değişikliği kira masrafı vs. işlerine gelmezdi ama benim fikrime göre bu salondaki sıcak ortamla rakipleri yenmek daha kolay olurdu.

Arslan'ın babası Mustafa Ekşi saha içinden çıkışa yönelirken tribünden yükselen Ekşi sen bizim herşeyimizsin tezahüratlarıyla oğluna gösterilen ilgiyi bir süre daha izleyiverdi sonra içeri yöneldi. Bu arada oradan çıkan Ersin köşeye birikmiş olan küçük çocukların forma isteğine, sezon bitsin şampiyon olalım söz veriyorum donuma kadar ne isterseniz size feda olsun diyordu.

Giovanni İvan ile sohbet ettikten sonra ona seslendim, haftasonu eczacıbaşını 3-2 yenmelerini isteyince güldü bakalım ne olacak dedi.

Baktım bizim taraftarlar salondan ayrılıyor ben de ters tarafa doğru yürüyüverdim, önlerinden geçerken özel güvenlikçilerin bunlar manyak yahu oyuncuları da bunlar gibi diye bizim taraftarların takımla olan diyaloguna şaşırdıklarını duydum.


Final four sonrası Dereağzına kızlara moral vermeye gittiğimizde Abdullah Paşaoğlu ile erkek takımında son durumu gelecek sezona dair planlamaları konuştuğumuzda, form grafiğimizin düzeldiğini artık playoffta hangi yoldan gidersek farketmeyeceğini herkesin güçlü rakip olduğunu söylemişti.

Coach Castellani ile sözleşmenin sezon sonuna kadar olduğunu, gelecek sene için hiçbirşeyin belli olmadığını, varılacak noktaya sonuca göre planlamalar yapılacağını belirtti. Yani herşey şampiyon olmak ya da olmamak durumuna göre sezon sonu yöneticilerin düşüncelerine göre şekillenecek.

Hoca ile devam edilirse yerli ve yabancı oyunculardan kimlerin kalacağı falan herşey muallaktaymış, kötü sonuçta yönetimin idari ve kadro yönünden bir yapılanmaya gitme durumu da olabilirmiş. İvan gibi oyuncuların sözleşmesi olsa dahi kalıp kalmayacağı, mevcut oyuncuların sözleşme uzatılması falan tamamıyla takım ve hocanın performanslarıyla doğrultulu olarak sezon sonu şampiyonluk şampiyonlar ligi katılımına göre belli olacakmış.


Belediye takımı ve nedim hoca bir sezonu daha hüsranla kapatmak zorunda kaldılar. İki sezon öncesi final serisinde Arslan sakatlanmasaydı kazanamayacakları bir şampiyonluk haricinde belediyenin paraları boşa harcadılar, tek sevdiğim yanları bu güzel salonda onları yenme zevkini bedavaya tattırmaları oluyor.

Fotoğraf kaynak ; Fenerbahçe.org , İbbspor , ig2008

Hiç yorum yok: