16 Aralık 2010 Perşembe

Fenerbahçe - Lokomotiv Belgorod 1-3 (Salondan İzlenimler)




Sezon öncesi hamleleriyle bu sene belki daha farklı bir heyecan yaratırlar da, salonlarda onlara gösterilen ilgi de artar umuduna kapıldığımız erkek voleybol takımımız, ne yazıkki skorda değil ama serbest düşüşteki başarısına devam etti.

Salonlarda mücadele eden takımlarımızı yıllardır takip eden biri olarak iki gün önce 4000 kişi önünde oynanan bayanlar maçı sonrası, erkeklerin maçında 1000 kişi bile olmayacağını biliyordum, bununla ilgili çeşitli bahaneler faktörler anlatılabilir ama sürekli bunları yinelemeye de gerek yok.

Soğuk ve hafif yağışlı bir İstanbul akşamında salona gelince, dışarda bekleyen 10 kadar GFB'li haricinde o soğukta bekleyen yoktu, onların derdinin de ne olduğunu tahmin edebiliyordum. İçeri girip ısınan oyuncuları izleyerek koridorda zaman öldürmeye başladım. Maça yarım saat kadar varken heryer bomboştu, az sayıda olan seyircilerde farklı tribünlerde dağınık halde oturuyordu.

Bu arada orada kulüp güvenlik sorumlularından birini görünce, onunla ayaküstü biraz sohbet ediverdim.
Bu geçen kızların maçında salona sokulmayan pankartlarla ilgili meseleyi sordum, bu uygulamaların sebebi nedir, pankartlarda sakıncalı birşeyler yazmadığı halde bu kimin kararıdır,kulübün bu yönde bir kararı var mı deyince;
emniyetin artık salonlarda da stadtaki gibi uygulama yapılması talimatları verdiğini, kulüp olarak bunları uygulamakla yükümlü olduklarını, yani nasıl stada pankartlar bir gün önceden getirilip kontrol ve izin alınarak sokulabiliyorsa artık federasyon ve emniyetin talimatıyla burada da böyle bir gün önceden getirilip, salon amirliğinden pankartlar için izin alınması gerektiğini söyledi. (Pankartta görsel bir resim olur yada grup adı yazıyordur bunlar da mı izin alacak dedim) Evet mesele pankartta Genç Fenerbahçeliler yazıyordu, normal bildiğimiz bir grup adı ama onu da maç öncesi getirdiklerinden izin verilmedi,maçtan önceki gün getirilecek artık dedi.

Ben de bunun mantıklı olmadığını, zaten salonlara insanlar yeterli ilgi göstermezken, bunların nasıl futbol stadı gibi uygulamaya konulduğuna anlam veremediğimi söyledim, zaten taraftarlar maç günü karar verip geliyorlar,böyle bir şehirde bir de maçtan önceki gün salona kadar gelip bu işlerle mi uğraşılacak dedim.
"Evet anlıyorum ama bizim de buradaki emniyet amirlerinin kararlarını uygulamaktan başka çaremiz olmuyor, yönetmeliklerdeki uygulamaların bütün spor branşlarında uygulanmasını istediler"dedi

Bu işler biraz keyfi kararlar olmuyor mu, bir bakıyoruz Avrupadaki salonlarda hiç bir yasak olmayan şeyler burada içeri sokulmuyor, zorluklar çıkartılıyor,pankartlar dışında mesela davul,havalı korna,düdük falan bunlar burada neden sokulamıyor,bir kapıdaki görevli polis güvenlik birşey demezken,diğer taraftaki farklı uygulama yapıyor, salonda görevli emniyet amiri keyfine göre yaptırımlar uyguluyor, bunlar hiç toplantılarda konuşulmuyor mu,kararlar tek yerden alınıp herkese iletilmiyor mu ,nasıl oluyor biz çözemiyoruz
"Haklısın, bazı amirler polisler çok keyfi davranışlarda bulunuyor,bunları şikayete hakkınız var, yasak olmadığı halde ne yazıkki oluyor böyle sıkıntılar"

Bir de geçen barcelona maçı sonrası otopark çıkışında yolun kapatılmasıyla tartışmalar oldu, siz mi kapatmıştınız yolu, bireysel bir karar mıydı, kulüp idarecileri mi istedi, orada gecenin o saati yüzlerce araba kaos halinde tıkanıverdi, sonra tekrar açılmasaydı sabah işine okuluna gidecek olan millet eve kaçta varacaktı, neden böyle yapıldı diye sordum
"Evet yolu ben kapattım,sen de oradaydın galiba görmüşsündür, adam bana küfürlerle hakaret ederek saldırdı,polise şikayet edeceğimi söylemiştim. Yani affedersin ama bu biraz insanlıktan anlamayanların halinden oldu, orada ben adama diyorum ki emniyet yetkileri burası vip ve protokol çıkışı olduğundan telsizle oradaki çıkışı kesmemiz talimatını verdi. Adam dinlemiyor, ben oraya bariyeri koydum diye bana saldırıyor.

(yani kulübün değilde emniyetin bir talimatı mı oldu,neyi amaçlıyorlarki,herkes oradan çıksın evine gitsin dedim)
"Şimdi orası salonun arka tarafı,dar bir çıkışı var,aslında sadece protokol ve vip çıkışını rahatlatmak için yapılmış ama taraftarlarda araçlarıyla çıkış için kullanıyor. Böyle kalabalık maçtan sonra emniyetten böyle bir talimat gelince biz ne yapalım, uygulamakla yükümlüyüz. Yoksa her maçta bunu da yapmıyoruz ki, siz o maçtan sonra eve kaçta vardınız bilmiyorum ama görüyorsun ben kulüp güvenlik kadrosunda olunca basketine voleyboluna stadına,başkanın korumalığına falan koşturup duruyoruz. O barcelona maçından sonra eve anca gece bir buçukta gelebildim,sabahta beş buçukta kalkıp tekrar işe gittim. Bizim şartlarımızda kolay değil, yoksa herkes problem yaşamadan rahat rahat çıksın gitsin bizimde işimiz erken bitsin ama emniyetin talimatlarını uygulayıp sonra milletle tartışan da biz oluyoruz"

Biraz daha emniyetin her uygulamasına tamam denilmeyip mantıklı kararlar alınsa daha güzel olur, neyse size de kolay gelsin,görüşmek üzere diyerek yanından ayrıldım.

Karşı tarafa gidip biraz da Rusların ısınmalarını takip ettim, adamlar upuzun boylarıyla korkutucu bir fizikteydiler, bench arkasına doğru yönelip orada olan birkaç tanıdıkla ayaküstü etrafa izlemeye koyulduk
Gelen tanıdıklar nereden izleyelim maçı deyince, durumu dalgaya döküyorduk, yer kalmamış,iki gün önce kızların maçında salonu dolduran seyirciler gene heryeri doldurunca, bizde burada ayakta dikilmek zorunda kaldık,boş yer arıyoruz dedim. Salonda parmakla sayılacak kadar kişi vardı,belki 100 civarı falandı. Biz oradan etrafa bakarken koridordan tezahürat gürültüleri yankılanıyordu, amigoları Ercan ile beraber gelen boğaz holiganları GFB'lileri kaç kişiler diye sayıverdim, dokuz kişiydi. File arkası alt kata daha önceden yerleştirilmiş "Bitmez tükenmez aşkımız" pankartı arkasına geçip oturuverdiler, bizim tarafa da işaret yapıp gelin abiler az kişiyiz bari burada tezahürat yapalım diyorlardı.

Tam biz bu kadar az kişiyle para cezası yeriz diye kendi aramızda konuşuyorken, tribünün önüne gelen Abdullah Paşaoğlu'nun bana seslendiğini gördüm, ne istediğini anladım, sonra da yanda duran FBD'li Tolga'ya seslenip onunla konuştu, ardından Ercan ile konuşmaya başladı.

Çok az kişi olduğundan böyle dağınık durmayalım da hakemin arkasındaki tribüne geçip biraz toplu halde görüntü olsun isteğinde bulunuyordu, yoksa para cezası var diyordu. Hemen yanımızda oturan Turgay ağabeyle selamlaşıp ne vaziyetlere düştüğümüze gülüverdik, hadi ağabey özel istekle yerimizi değiştirelim diyerek hep beraber 20-25 kişi o tarafa yöneliverdik.
Bana göre bu halde bile ceza yenecekti, zira salonda toplasan değil 200 kişi ,100-150 tane Fenerbahçeli bulmak zordu. Ercan kendi tayfasını biraz üst tarafa doğru oturtup,oradan duvardan biraz ses yankı yapar bari diye düşünüyordu, bizde sekiz on kişi en azından biraz tezahürat ederiz diye onlara yakın önlerinde oturduk, diğer ağabeyler ise teleskobik tribüne yerleşmişlerdi. Ama protokolün solundaki az sayıda ihtiyarlara herhalde herhalde utanıp söyleyemediler ki, onlar maraton tribününe geçmediler,yerlerinde izliyorlardı. Maç başladığı vakit gözüken Jan de Brandt gene file arkası alt tribüne yanındaki tanıdıklarıyla yerleşiverdi,maç bittiği gibi de ayrıldığından onunla selamlaşma fırsatımız olmadı.

Maç böyle ilginç bir ortamda başladı, oyunla ilgili fazla yazılacak birşeyde yok, ilk seti alabildiysekte, bu sezon klasik olduğu şekilde devamını getiremedik, rakibin uzun orta oyuncularını rahat kullanmalarına çare bulamadık,ne zaman köşeye oynasak üçlü bloklarla kapatıp bizi kıstırdılar, bundan çekinen blok auta yönelen oyuncular anca bu şekilde biraz sayı alabiliyordu ama üstten direkt auta giden de çok top oldu, iyi servis atabildiğimiz sürece biraz oyunlarını bozabildik, gene sık sık moral bozucu basit hatalarla uyumsuzluğumuzu sergiledik, hayal kırıklığı yaratan yıldız oyuncuların performanslarıyla ileriye yönelik umutsuzluğa kapılmamakta elde değil.

Maçtan ziyade biraz diğer komedilerden bahsedeyim. Maçın başlamasıyla tezahürat etmeye biraraya oturarak toplanmış ondokuz kişiydi,sonra birkaç kişi daha geldi. İlk setin belli bir kısmından sonra bu boğaz holiganları biraz alakasız takılmaya kendi yaptıkları satır bıçaklı içinde inönü falan geçen birşeyi söylemeye başladılar, bir arada guti'li iverson'lı birşey söylüyorlardı. Bizde hem rakibi bozalım hem de takımı alkışlayalım diye tek tük çabalarla zorlayıp sonra bunlara alkışla katılıyorduk ama söylenecek gibi değildi, alakasız sözlerdi.

Set bittikten sonra hadi abiler zaten az kişiyiz falan deyince yahu ne yapalım biz beşiktaşı falan ne alakası var burayla, maçla ilgili birşeyler söyleyinde o zaman tezahürat edilir,salondakilerde katılır belki diye konuşuverdik. O zaman girin tezahürat biz de katılalım tripleri yaptı, ikinci set böyle arada bir girilen tezahüratlar, haydi beyler gazlamalarıyla geçiyordu. Bir baktık üstlerinde siyah kıyafetleri olan güvenlik ekibi bizim sağ tarafımızdaki blokta toplu oturmak için yerleşiverdi. Anlaşılan fazla sayıda olan güvenlikçilerin saha içinde olanları haricindeki otuz kırk kadarını tribüne görüntü olsun diye yollamışlardı, koskoca Fenerbahçe kulübü böyle işlere kalmıştı.

Bunun üzerine oradakilere yan taraf diye seslenip Fenerbahçem benim biricik sevgilim yapılmaya çalışıldı, tabii karma takım taraftarlarıyla dolu güvenlikçilerden pek toplu ses çıkmadı. Oradaki bayan güvenlikçilerden enerjik üç tanesi gelip bize katılıverdi, hele bir tanesi vardı ki biz başka bir tezahürat etmeye çalışırken o sadece laylay.. Feeenerbahçeee diye bağırmayı bildiğinden sesi bizden daha baskın çıkıyordu, bizim tezahürat bozuluyordu. Neyse kısa süre sonra onların da söyleyebileceği Fe-ner-bah-çe melodilerine döndük,haydi Fener haydi gibi belki salondakilerinde katılabileceği şeyleri söyleyip seti bitiriverdik,Ruslar beraberliği yakalamıştı. Salondakiler pek katılmıyorlarsa da böyle bir ortamda kimse gelmezken burada olmaları bile yeterli sayılırdı. Bu katılımlarla sayınca otuz kişiye anca varmıştık.

İkinci set bittiği gibi bir baktık Ercan tayfasını toplayıp gidiyor, nereye deyince, yaa ne yapcaz bu kadar az kişiyle olmuyor zaten tezahürat falan,eve gideriz daha iyi diyerek pankartlarını toplamaya gittiler. Bunlar pankartı toplayıp köşeden giderken herhalde protokoldeki yöneticilerin dikkatini farkettiler ki görüntü olsun diye oradan da tezahürat yapmaya hiçbirşeye değişilmez senin sevgin bu dünyada... diye bağırmaya başladılar. Bizim orada kalan az kişi de bunlara katılacak gibi olunca yahu bırakın bunları, kendilerini eğlendirmeye gelmişler, yöneticilere görüntü olsun diye oradan tezahürat edip gidiyorlar dedim. Bir dakika sonra oradan koridora geçip bu seferde protokolün yanındaki sahaya açılan kısıma gelerek bir kere daha tezahürat edip gittiler. Yanımdaki arkadaşlardan biri bunun bana 300 bilet sözü verseler,toplarım çocukları burayı inletirim falan diye bahsettiğini duyduklarını söyleyince, bu kafayla 300 kişi getirse ne fayda eder dedim, keyfine göre alakasız besteleri söyleyip maçın yarısında çıkıp gidiyorlar.

Aramızdaki kadın erkek dört beş güvenlikçide sigara içmeye gidip kaybolmuştu, biz orada on bir kişi kalıp maçın kalanını takip etmeye koyulduk. Az kişi olunca, doğaçlama bir görev paylaşımı oldu. Rakip servis atacakken içimizden birinin komutuyla aynı anda uğultu yapıyorduk, takım top çıkarınca alkış, mola dönüşleri haydi beyler haydi Fenerbahçe gazı ile alkış başlatma işi de bana düşmüştü, sayı aldıktan sonra birisi de aynı tezahüratı girip öyle kendi çapımızda idare ediyorduk. Bir ara aşağıda oturan ağabeylerden Saldır Saldır Kanarya girdikleri oldu, ona katıldık. Yenilsen bile maçın sonunda sırılsıklam olsun o forma... diye sesleniyorduk

Oyun kötü gidiyordu, haydi beyler bırakmayın maçı vs.. şeklinde oyunculara bireysel motivasyon sesleri yükselerekten son sete geçiverdik. Aramızdaki bir ağabeyde hamile olan eşi kendisini dükkanda zannedip kaçak şekilde buraya geldiğinden bahsetti, bu kadar az kişiyle televizyon gösterirse yakalanmayayım diye gülerek endişeleniyordu. Neyseki daha üst kısımda gölgede kalıyorduk, o da sonra gidiverdi,on kişi kaldık. Yaptıkları hatalarla kaç sayıyı biz aldık yahu İvan bizim aldığımız sayıları heba ediyorsun diye artık sinir bozukluğuyla işi dalgaya vuruyorduk. Setin sonuna doğru biraz direnen takımı saldırsana Kanarya, bizim için Belgorod'a koysana...bizim için saldır Fenerbahçe vs. birkaç tezahüratla uyandırmaya çalışıyorduk. Bizim için diyorduk ama oyuncular dönüp hanginiz için dese haklı olurdu, bu kadar az kişi olunca salondakilere oranla adam başı bir sayı düşecekti zaten. Mola esnasında bayan basket maçının skorunu oradakilerden birinin telefonuna gelen mesajla öğrendik, zor bir deplasmandan da galip ayrılınca rahatladık, haftayı da galip geçip Ekaterinburg'la grup finalini yaparız diye konuştuk.

Bu arada salonda hoparlörden ilginç sesler duyuluyordu, ne olduğunu çözemedik, hakemlerden mi geliyor diye bakıyordum, yoksa yukardaki dj kabinindeki federasyon görevlisi miydi, birisi sarııı sarııı diye sesler çıkarıyordu. Sanki salondaki az sayıda kişiyi coşturacaktı, stadtan ve basket maçlarından sonra bu hallere ilk defa voleybol salonunda da denk geldik. Sinirle gülüyorduk, hadi Avrupa'daki voleybol maçlarında görüyorduk bu işleri, hatta bu takımla geçen hafta Rusya'daki maçta anonscu Loko diye bağırıyor salondakiler Motiv diye tamamlıyordu falan ama buralarda bu rezilliğe gerek yoktu, daha fazla sürmeden sustu.

Arada bir salondakilerinde coşkuyla alkışladığı birkaç sayı alındı, bir ara Coşkoviç servise gelince Coş coş coşkoviç çoştur bizi Coşkovic diye son hamlelerimizi yaptık, gene rakip servislerinde tepkiye devam ediyorduk.kısa bir gaz anıyla öne fırlayıverdik ama devamını getiremedik. Özellikle kritik anda maç sayısının ace ile verilmesine bozuldum, gidin blokta takılsınlar,vurup dışarı atsın falan ama böylede hücuma fırsat kalmadan hata ile maçı bitirmeleri hoşuma gitmiyor. Neyse zaten oyunun son seti oynanmadan salondan ayrılanlar olmaya başlamıştı, kalan az sayıda izleyici takımları alkışladı, aramızdaki gençlerden biri yenilsende yensende... tezahüratını girecekti ki, yok dedim komik olacak hiç söylemeyelim zaten maçlarına kimse gelmediğinden bu vaziyette absürd bir tezahürat olurdu.

Sadece alkışlarla montlarımızı giymeye hareketlendik, oyuncularda zayıf bir alkışla,yüzleri asık bir halde karşılık verip dağıldılar. Hele ki Arslan'ın yarım yamalak tribüne dönüp yaptığı alkış gibi elini iki kere vurmak dikkatimi çekti. Neyse artık onları kendi dertlerine bırakıp bizde çıkışa yöneldik, artık nasıl düzelebilirler aklıma birşey gelmiyor, kan değişikliği maksadıyla hoca yada oyuncularda bir operasyon mu yoksa yolun aşağısındaki Zeynep Kamil Kan bankasından taze kan falan mı enjekte etmeli, birşeylerin değişmesi gerekecek gibi gözüküyor. Kapıda maç katalogları masa üstünde yığılı duruyordu, bir tanesini alıp maç sırasında bir türlü ismini göremeyip servis sırasında seslenemediğimiz 15 numaranın kim olduğuna baktım,sonra da dışarıya döküldük.

(şimdi incelediğim istatistik kağıdında seyirci sayısında 1150 rakamını görünce herhalde başındaki 1 rakamını yanlış yazdılar, yada cev gözlemcisine güzel bir yemek ısmarlayacaklarki böyle rakam sallamayı uygun gördüler diye düşündüm, bizim kulübün organizasyon beceriksizlikleri ile daha kaç taklalar atılacak bakalım...)

Hiç yorum yok: