8 Kasım 2009 Pazar

İsmail Cem Kurtar FB Dergisi Röportajı !!!




Fenerbahçe Dergisi Eylül Sayısı no: 79'da yayınlanmıştır.
Röportaj: Elena Demiryürek
Fotoğraflar: Ahmet Hopyar


Cem Kurtar: "Hedefimiz 4 Kupayı da kazanmak!"

Hayat bazen tesadüflerle bize yol çizer… Hiç düşünmediğimiz aklımızın ucuna bile getirmediğimiz bir hayat yaşamaya başlarız. Bu biraz tesadüf, biraz kader, biraz da şans işidir. Genellikle yaptığınız planlar hayat karşısında pek de işe yaramaz; o sizi kendi bildiği yolda yürütür… İşte hayatı böyle yol almışlardan biri; İsmail Cem Kurtar. Sezon öncesinde İstanbul Büyükşehir Belediye'den Fenerbahçemize transfer edilen Cem Kurtar, voleybola başlayış öyküsünü, takımın bu sezonki hedeflerini, evlilik hayatını ve geleceğe yönelik planlarını bizlerle paylaştı.
 
- Voleybola başlayan sporcular, genellikle tesadüf eseri bu sporu seçiyorlar. Çok da bilinçli olmuyor gibi görünüyor. Bu anlamda senin voleybol serüvenin nasıl başladı?
Voleybola 1991 yılında doğduğum yer olan Bursa'da başladım. 9 yaşımdaydım; beden eğitimi öğretmenim uzun boylu öğrencileri seçiyordu. Ben de o yaz basketbol yaz okuluna gitmiştim ve basketbol takımı kurulacağını sanıyordum. Öğretmen beni de seçti. Sonrasında elime voleybol topu verince çok şaşırdım. "Hocam basketbol topu yok mu? Yapmayın, voleybolu kızlar oynar" dedim. "Olmaz" dedi, duvara pas attırdı bana… Basketbol oynadığım için motor hareketlerim gelişmişti. Hocam da bunun üzerine gitmeye başladı. Ama ben idmanlara gitmemeye başladım. Daha sonra öğretmen eve geldi ve annem ve babamla görüştü. Daha sonra da arkadaş edinmeye başlayınca yavaş yavaş sevmeye başladım.
- Daha sonra devam etme süreci nasıl oldu?
İlkokul 5. sınıfta işin içine rekabet girdi. O yıl Bursa şampiyonu olduk ve sonra Türkiye finallerine gittik. Orada da Türkiye 3.'sü olduk. İşin içine heyecan ve rekabet girince daha çok sevmeye başladım, çok iyi de bir antrenörümüz vardı. Bursa'da ve Türkiye'de şampiyonluklar kazandık. Sonrasında Ankara'da Çankaya Belediyespor Kulübü, bir yapılanmanın içine giriyordu; bir altyapı oluşturmak istedi ve antrenörümüz de dahil olmak üzere bizi Ankara'ya transfer ettiler. Orada liseyi çeşitli okullarda okuduk çünkü iyi oyuncuları aynı okulda topluyorlardı. Lise dönemi boyunca Ankara şampiyonlukları ve Türkiye şampiyonlukları devam etti. Lise son sınıfta Dünya Şampiyonası'na denk geldik ve orada mücadele ettik. Dünya Şampiyonası'nda ise Dünya 2.'si olduk. Final maçına kadar bırakın maç kaybetmeyi tek tük set veriyorduk. Hatta verdiğimiz setlerde de kendi kendimizi yiyorduk 'Nasıl set veririz' diye. Dünya 2.'si olmamıza rağmen çok üzülmüş ve çok ağlamıştık. İnsanlar sevinçten, biz yenilgimize olan üzüntümüzden ağlıyorduk. Madalyalarımızı aldıktan sonraysa antrenörümüz bize soyunma odasında çok güzel bir konuşma yapmıştı. Ülkemize hiç yaşanmamış bir başarıyı kazandırdığımızı ve bunun büyük bir onur olması gerektiğini söylemişti.
- Liseden sonra profesyonel hayat başladı, diyebilir miyiz?
Üniversite'de Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri Teknolojisi Bölümü'ne girdim ve Ankara Çankaya Belediyesi'nde oynamaya devam ettim. Sonrasında Erdemir'e transfer oldum. Erdemir'in en iyi zamanlarıydı. Bir sonraki sene Erdemir küçülme yoluna gitti. Bu arada Demeter ile Erdemir'de 1 sene çalışma şansım oldu. Final Four'a giriyorduk ancak tam öncesinde 1 oyuncumuz sakatlandı ve 2 puanla Final Four'u kaçırdık. Oradan da İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne transfer oldum. O arada Yıldız ve Genç Milli takımlar, Akdeniz oyunları, A Milli takım kariyerim başladı. Geçen sene İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile şampiyonluğu yaşadım, Balkan Kupası'nı kazandık ve şu anda da Fenerbahçe'deyim. Fenerbahçe'ye hizmet etmek için geldim. 
- Çok küçük yaşta ailenden ayrı kaldın. Şimdi baktığında "Çok küçükmüşüm" diyor musun?
Evet, epey küçüktüm. Bazen konuştuğumuzda ailem halen beni nasıl küçük yaşta Ankara'ya yolladıklarını, nasıl bu duruma izin verdiklerini çözemiyorlar. Onlar da bana soruyor 'Sen olsan gönderir misin?' diye. Ben de 'Tabii ki hayır' diyorum (Gülüyor).
- Biraz zorla başladığın bir kariyer diyebiliriz voleybol için. Peki ya şimdi?
Voleybol şu anda benim mesleğim haline geldi. Artık bırakamam, profesyonel anlamda devam edebildiğim noktaya kadar devam edeceğim. Şu anda 27 yaşındayım, bana 30'un üzerine çıkabilirim gibi geliyor. Bana çok keyif veren bir iş yapıyorum. Çok da ileri yaşlara kadar yapmanın ve vücudunuzu zorlamanın bir anlamı yok. Çünkü sağlığınıza verdiği etki zarara dönüşüyor. Bence spor benim hayatımdan çıkamaz, mutlaka bir şekilde sportif aktivitede bulunurum. Ancak profesyonel sporculuk belli bir yere kadar devam edecek. Ben spor kariyerimi kademe kademe azaltmayı planlıyorum. Belki kariyerimin son yıllarını ikinci ligde oynayarak geçiririm. Sonuçta yavaş yavaş bırakmayı planlıyorum. Şu anda haftanın her günü çift idman yapıyorum. Bunu ilerleyen yıllarda tek antrenmana daha sonra haftada 3 idmana indirip kademe kademe azaltacağım. Spor öyle bir tutku ki tatilde olduğum dönemde bile sabah erken kalkıp spor yapıyorum. Eşim 'Çıldırdın mı? Git yat uyu' diyor ama 'Sıkılıyorum, spor yapmam gerek' diyorum.
- Fenerbahçe Erkek Voleybol Takımı yeni sezon hazırlıklarına başladı. Takımın bu yılki durumunu nasıl değerlendiriyorsun?
Birçok takım henüz sezon açmamışken biz sezonu erkenden açtık. 13-14 Eylül tarihleri arasında Romanya'da yapılacak Balkan Kupası için bu ülkeye gideceğiz. Henüz toparlandık diyemiyorum çünkü daha eksiklerimiz var, bazı oyuncularımız ucu ucuna yetişecekler. Bunun dışında çok kaliteli 2 yabancı oyuncu transferimiz var. Gardner zaten bildiğimiz bir oyuncu ve Türkiye Ligine de oldukça alışık. Divis ise Şampiyonlar Ligi'nde oynamış, en iyi manşetçi ödülü kazanmış bir oyuncu. Coskovich de zaten herkesin bildiği bir oyuncu. Özkan, Yasin, Cengizhan, ben ve bazı yabancı oyuncularımız dışında takımın kemik kadrosu zaten aynı. Antrenörümüz Demeter de çalışmalarımızdan ve takım uyumumuzdan gayet memnun. Her birimiz çalışmayı seven, işin bilincinde, disiplinli oyuncularız. Kısacası aramızda problem çocuk yok.
- Ligde çekişmeli bir sezon yaşanacak gibi görünüyor. Rakiplerimiz hakkında ne düşünüyorsun, biz neler yaparız?
Bu sene geçen yıla göre iddialı takımlar daha fazla ancak bizim hırsımız aynı şekilde devam ediyor ve tüm kupaları kazanacağımıza inanıyoruz. Taraftar desteğimiz de çok büyük. Bunu maçlarda çok daha fazla hissediyorsunuz. En büyük avantajlarımızdan biri bu. Bu rakip için de çok büyük bir baskı oluşturuyor. Fenerbahçe gibi bir kulüpte oynamak bence çok büyük bir şans. Çok büyük bir camia ve sizi içine çekiyor. Bu sene ne kadar kupa varsa hepsini almaya söz verdik. Balkan Şampiyonası'ndan sonra Yunanistan'da Final Four var, oradan inşallah kupa ile dönmeyi hedefliyoruz. Sonrasında Lig Kupası, Süper Kupa, yani bu sene 4 tane kupa bizi bekliyor. İnşallah 4'ünü de alarak çok güzel bir sezon geçireceğiz. Ben buna çok inanıyorum. Süper Kupa bu sene çıktı. Geçen senenin şampiyonu ile Türkiye Kupası'nı alan takımların karşılaşması olacak. Bunu sezon biter bitmez bir hafta sonra gerçekleştirecekler. Bir sonraki sezona kadar beklemeyecekler.
- Voleybolu sporcu olarak bıraktıktan sonra antrenör olmayı düşünüyor musun?
Antrenörlük çok farklı bir durum. Benim antrenörlük yapmak gibi bir düşüncem yok. Çünkü direktif vermek ya da biz sizin zamanınızdayken şöyle yapardık falan diyen biri olmak istemiyorum. Ayrıca iyi sporcu iyi antrenör olacak diye bir şey de yok. Belki voleybolun yönetim bölümünde bir şeyler yapabilirim. Menajerlik bunlardan biri.
- Voleybolun içinde olup olmayacağın muallak anladığım kadarıyla. Aile işine devam edecek misin?
Evet, Bursa'da aile şirketimiz var. Otomotiv ve makine sanayi üzerine bir şirket. Kardeşimle birlikte şirketin başına geçeceğiz. Kardeşimin eğitim hayatı bittiği zaman benim de sportif kariyerimin son dönemleri olacak. Yani bu 5-6 yıla denk geliyor aşağı yukarı. Bu gerçekleştiğinde Bursa'ya yerleşmeyi planlıyoruz. Babamın isteği de yine bu doğrultuda. O zaman Bursa'da bir 2. lig takımında da oynayabilirim, işten çıkınca akşamları antrenmana giderim diye düşünüyorum.
- Boş zamanlarında neler yapıyorsun?
Boş zamanlarımda arabalarla ilgilenmeyi çok seviyorum, özellikle uzaktan kumandalı arabalara karşı bir tutkum var. Eşim de oyuncaklara çok uzak değil. Evimde bir dolap dolusu araba var. Ayrıca normal araba kullanmayı da çok seviyorum. Bir diğer sevdiğimiz şey ise eşimle birlikte evde film izlemek, hatta özellikle buna göre bir koltuk yaptırdık. Bunun dışında zaman zaman da play station oynuyoruz. Zaten eşimle evlenme kararı almamızdaki en büyük etken birbirimizle vakit geçirmekten hiç bıkmamamız olmuştur. Çünkü başka insanlar ilişkilerinde konuşacak paylaşacak bir şey bulamadıkları için kendilerini sinemaya atarken biz eşimle evlenmeden önce de, sonra da sabaha kadar konuşabiliyorduk. İlişkide iletişim kurabilmek bence çok önemli. Siyaset, spor, arabalar, sanat gibi birçok şeyden bahsedebiliyoruz. Bunun yanı sıra arkadaşlarımızla da bağlantımız kopmadı.
- Karting yapıyor musunuz?

Evet eşimle go-kart yapmaya bayılıyoruz. Bu bizim için çok büyük bir zevk. Kışın Kartal'da kapalı bir go-kart pisti var, orada yapıyoruz. İkimiz de arabaları sevdiğimiz için ayrı bir heyecan oluyor bizim için… Eşim de zaten çok iyi araba kullanır.

- Amerikan futboluna da ilgin olduğunu duyduk. Bu ilgi nasıl başladı?
Erdemir'de oynarken 2 sene üst üste takımımızda Amerikalı oyuncular bulunuyordu. ABD'de rugby çok popüler bir spor, onlar da izlemekten büyük keyif alıyorlardı. 'Ben hiç izlemedim' diyince bana yavaş yavaş maçları izleterek öğretmeye başladılar. Kuralları öğrendikten sonra bana da eğlenceli geldi. Bir gün gezerken rugby topu gözümüze çarptı ve gidip satın aldık. İlk önce atışlarım oldukça kötüydü, daha sonra pratikle daha da iyi olmaya başladı. Biz bir dönem o topla basketbol bile oynadık. Daha sonra bir maçta da oynadım. Ancak topu fırlatmakta bir şey olmasa da o mücadele oldukça sert. Adeta kırılan kemik seslerini duyuyorsunuz. O anda bu bana göre bir spor değil dedim. Ancak arkadaşlarım eğer üniversitede ve ABD'de olsaydın iyi bir rugby oyuncusu olurdun demişlerdi.
- İstanbul'a taşınan insanlar ya İstanbul'u çok severler ya da nefret ederler. Sende durum nedir?
İstanbul'daki ilk senem kabus gibiydi. Özellikle Avrupa yakasına geçmek adeta bir eziyetti. Yaşadığım kaybolmalar, sıkıntılar benim için gerçekten çok zorluydu. Özellikle de trafik… Sonraki senemde bir zorluk yaşamadım. Bu sene ise İstanbul'daki 3. yılım ve sanırım iyice alışmış olacağım.
- Eşinin voleybola ilgisi nasıl?
Eşim de eski voleybolcu, İzmirli. Voleybola Karşıyaka'da başlamış. CEV Cup'ta oynamış ve bir dönem kendisi Avrupa liglerinin en genç liberosu unvanına sahipti. Üniversiteyi İstanbul'da kazanınca voleybola İstanbul'da devam etti. Üniversitede reklamcılık okudu. İş hayatına atıldı voleybolu bu nedenle bırakmak durumunda kaldı.
- Futbola olan ilgin nasıl?
Futbolu çok fazla takip eden biri değilim. Arkadaşlarımla aynı ortamda bulunsam izlerim ama 'Kim hangi takımda oynuyor?' diye sorsanız açıkçası yanıt veremem. Çok aşina olduğum bir branş değil açıkçası.

Hiç yorum yok: