2010 Dünya Bayanlar Voleybol Şampiyonası 29 Ekim Cuma günü ulusumuz adına öneml bir günde Sultanlar'ın muhteşem Çin galibiyetle başladı. Dünya Voleybol Şampiyonası'nda ilk maçlar geride kalırken günün değerlendirmesine şöyle bir bakalım..
İlk gün oynayan maçlarda çok fazla sürpriz beklemediğim, sonucu az-çok kesin olmayan yalnızca bir-iki maçın olduğu bir gündü ve bu anlamda da çok yanılmadım. Benim için tek sürpriz ise Hırvatistan'dan geldi diyebilirim.
Günün ilk bölümündeki maçlarda Peru-Cezayir, Brezilya-Kenya ve Almanya-Kazakistan ile karşı karşıya geldi. Bu üç maçta da taraflar arasında çok net güç farkı vardı bu yüzden bu takımlar arasında da beklediğimiz gibi maçlar 3-0'larla geçildi. Almanya, Brezilya ve Peru rahat kazandı.
Rusya ve Dominik Cumhuriyeti arasındaki maç belki biraz heyecanlı olabilirdi. Dominik Cumhuriyeti'nin ilk seti 25-21 alması bu beklentiyi arttırmadı değil ama 25-9'luk ikinci set durumu iyi ortaya çıkardı. Rusya çabuk geri dönmüştü ve 3-1 yaparken pek te zorlanmadılar. Özellikle Tatiana Kosheleva'nın Gamova'ya skor yardımı getirmesi ve diğer oyuncuların da belli bir seviyeyi tutturmaları maçı Rusya'ya getirdi. Yine de Dominik takımının Vargas ve Echenique gibi yıldızlarının kötü gününde olmasına rağmen bir set alabilmiş olması, Türkiye'nin Rusya maçı için umut verici. Bu seti Dominik'e Prisilla Rivera'nın performansının getirdiğini söylemek lazım, ama Seda ve Neslihan için o seviyeye çıkmak zor değil. Yeter ki biz Çin galibiyetinin rehavetini çabuk unutalım.
Günün 2.bölümünde Sırbistan-Kosta Rika ve Hollanda-Çek Cumhuriyeti maçları da klasik 3-0 adaylarıydı ve oradan da sürpriz çıkmadı. Özellikle Ereğli Belediyesi'nden çok iyi tanıdığımız çalışkan oyuncularıyla Tayland, Amerika'yı zorlamaya çalıştıysa da onlar da tadımlık ilk setten sonra 3-1 teslim oldular. Yenilenmiş ABD'de özellikle Teksas Üniversitesi mezunu Destinee Hooker'a özel dikkat! Kendisini çok beğeniyorum. Bugün 28 sayıyla oynadı, önümüzdeki yıl da Scavolini Pesaro'yla Avrupa'nın altını üstüne getirecek gibi gözüküyor.
Bizim grupta ise Güney Kore'nin Kanada'yı 3-0 yenmesi flaş sayılabilir ama Kore kendisine nazaran Avrupa ve diğer kıta ülkelerine ters gelen bir takım. Kanada'nın Sarah Pavan dışında yıldızı yok denilebilir (Yıldızı olduğunu FIVB yayınladığı broşürden baktım), yok ki o da Kore'de oynuyor ve rakipleri bugün onu çok iyi tanıyordu. Öte yandan kıran kırana geçmesi beklenen bir diğer maç Polonya-Japonya'ydı. Maçı Japonya 3-2 kazandı. Aslında Skowronska'sız Polonya yine iyi mücadele verdi, üstelik genelde Asya takımlarına pek şansları tutmuyordu. Eğer Saori Kimura 25 sayı yapmasa ve blokta Japonya'ya üstünlük kurabilselerdi maçı alabilirlerdi. Bu noktada maçın gizli kahramanının 11 Japon bloğunun yedisini yapan Inoue olduğunu söylemek gerekiyor.
Son bölümde oynanan İtalya-Porto Riko maçı klasik bir 3-0'dı. Günün sürprizi ise Hırvatistan-Küba maçıydı. belkide. Küba her ne kadar Çin gibi asıl kadrosunu 2012'ye yetiştirmeye çalışan takımlardan da olsa, Hırvatlar'a 3-0 kaybetmeleri büyük sürpriz, Hırvatların 3-0 kazanmaları daha bir sürpriz. Hırvatistan'da üç dünya yıldızı var: Sanja Popovic, Maja Poljak ve Senna Usic. Maçı alıp götürenler bu isimler oldu. Ama Almanya ve Amerika karşısında aynı performansı göstermeleri gerçekten sürpriz olur. Yine de Yugoslav ekolünden gelen ve bir yükselip bir düşüşe geçen bu ülkenin şu an fena bir jenerasyon yakalamadığını söylemek gerekiyor.
2.günün ardından...
Japonya ile bulunan aramızdaki saat farkından dolayı maçları izlemekte sorun yaşasakta öyle veya böyle 2.günüde geride bıraktık. Bugün kü maçlarda ağırlıklı olarak yine favoriler kazandı. Bazıları günü namağlup geçerken bazıları da ilk yenilgileriyle tanıştı..
Gün Kosta Rika - Cezayir maçıyla başladı. Pek kimsenin ilgi göstermediği bir maçtı haliyle. Beklendiği gibi Kosta Rika 3-0 kazandı. Bu maçtan yarım saat sonra ise daha ilginç iki karşılaşma start aldı. B Grubu'nda ilk maçını rahat kazanan Brezilya, Çek Cumhuriyeti'ni rahat geçecek (3-0) gibiydi ama hiç de öyle beklenildiği olmadı. Çekler ilk seti almakla kalmadı, Olimpiyat Şampiyonları'nı final setine kadar kovaladı. Brezilya maçı yine kazandı ama gevşemeleri hâlinde bir kazaya kurban gidebilecekleri görmüş oldular. Çekler, İtalya Ligi'ne sürekli oyuncu gönderiyor olmanın meyvelerini toplamaya başladılar diyebiliriz. O oyunculardan Aneta Havlickova bugün 25 sayıyla maçın yıldızıydı. Yamamay'da forma giren takımın 2. yıldızı sayılabilecek Havelkova ise pek fazla varlık gösteremedi henüz bu turnuvada. Açıkcası benim Havelkova'dan artık patlama yapmasını bekliyordum. Turnuva Çek Cumhuriyeti için uzun soluklu olmayacaktır.. Umutlarımız yavaş yavaş bitiyor.
Bir diğer maçta dün Küba'yı yenen Hırvatistan, bugün Amerika karşısında o performansın kıyısından geçemedi desek yanlış birşey söylemiş olmayız heralde. Genç Amerikalılar, dengeli bir oyunla üç sette maçı aldı. Bunları Logan Tom ve Eczacı'lı Heather Bown gibi tecrübelerle kaynaştırabilmek önemliydi, bunu yapabilmişe benziyorlar. Destinee Hooker da Tayyiba Haneef'i aratmıyor, en azından şimdilik. Bir de Kimberly Glass onun da yokluğu pek aranmıyor gibi. Amerika takımı ile ilgili düşüncelerimi blogu takip edenler ve ne kadar övdüğümü daha önceki turnuva yazılarımda göreceklerdir..
Sırbistan-Polonya maçından beklentim 3-2'lik bir maç olması yönündeydi. Öyle de oldu diyelim en azından 3-1 bitti maç. İki taraf da hâlâ arayış içersinde ve hata yüzdeleri yüksek manşet olsu servislerde olsun. Çok kaliteli bir maç değildi ama takımlar birbirine denk olunca yine izlettirdi kendini en azından izlenebilirliği olan bir maçtı. Sonuçta Sırbistan 3-1 kazandı ve ikide iki yaparak ciddi bir avantaj yakaladı, üstelik Polonya'yı dibe ittiler. Ama Brakocevic bugün oynadığı kadar oynayacaksa ve genç Sanja Malagurski onun ayakkabılarını doldurmaya çalışacaksa bu macera çok uzun sürmeyebilir. Polonya'da kriz artık kronikleşti. Beş yıldır gelen her hocaya en az bir kez "istemezük" yapan oyuncular Jerzy Matlak'ın da başını ağrıtıyorlar gibi görünüyorlar. Bu sefer Glinka var ama Skowronska küs, haydi bakalım. Yük ister istemez Anna Baranska gibi susup işini yapanlara kalıyor. Ayrıca takımın hâlâ oturmuş bir pasörü yok. Polonya da ileri giderse sürpriz olur. Diğer maçta Tayland'ın Kazakistan'ı yenmesi sürpriz değildi. Bizim grupta Kore'nin Dominik Cumhuriyeti'ni 3-0 yenmesi ise önemli ve bir o kadar da kötü oldu. Çünkü Dominik 2 maçta 0 galibiyet oldu. Ve 3.maçları bizimle ve belkide son şansları bizim maç olacak, ellerinden geleni yapacaklardır dikkatli olmamız lazım. Kore takımının ise gücü küçümsenirse faturayı ağır keserler gibi görünüyor. Zira Kore Japonya'dan ve Çin'den sonra çekinilmesi gereken 3.takım olma yolunda iyi gidiyorlar. Dominik'i 3-0 yenmek kesinlikle azınsanmamalı. Kore'yi fazla tanımıyorum ve çok çekiniyorum umarım son maçta kötü bir sürpriz yaşamayız.
Geçelim Panzerlere. Panzerlerin Küba'yı 3-0 yenmesi, Küba'nın da büyük oranda devre dışı kalmasına yol açacak gibi. Maçın favorisi Almanya'ydı ama Küba'nın bu kadar çabuk maçtan düşmesi yine de enteresan.En azından bir set alıp 3-1 bitebilirdi diye bekliyordum. Onların umutları artık 2012'ye kalmış görünüyor ve bu takımla iki sene sonraki takımın hali değişir mi nasıl olur bilemiyorum. Almanya ise gayet iyi ve çok tehlikeli bir takım. Yine 2012'yi bekleyenlerden Junior kategorisindeki kızları bu sene başarılı oldular. 2012'ye oyuncu taşıyabilirler. Çin ise Kanada'yı yenerken zorlanmadı, ama yine de burada favori değiller bence. Toparlanmaları uzun sürebilir.
Ve herkesin beklediği günün maçıydı bellkide Hollanda- İtalya. Doğal olarak televizyondan canlı olarak takip edebildik ve bu beklentimizi boşa çıkarmadı iki takımda. Dünyanın en iyi on orta oyuncusunun en az yarısının İtalyan olması, milli takımda da kendini gösteriyor. Gioli-Arrighetti ikilisi bugün 40 sayıyı geçtiler, bu toplam sayının yarısından biraz az. Orta oyuncular bu kadar sayı alınca tabii bir avantajınız yakalamanız kaçınılmaz oluyor. Ama İtalya bugün o avantajını pasör çaprazı Ortolani'nin klasik hatalarını ve Piccinini'nin yokluğunu örtmekte kullandı. Tabii Piccinini'nin yerini alan Barcellini'yi unutmayalım. Bizde Neriman, yedek konsantrasyonu konusunda Barcellini'nin yarısı kadar başarılı olsa, Türkiye çok maç döndürebilirdi.Bu da Neriman'ın ne kadar istikrarsız olduğunun bir göstergesi olsa gerek. Barcellini dışında aynı şey Lucia Bosetti için de geçerli. Bu iki oyuncuda kendi kulüplerinde as olmadığı halde milli takıma yedek olarak gelebilecek kadar istikrarlılar. İtalya'ya maçı kazandıran bu, birazda tecrübe oldu. Hollanda'da ise Manon Flier çılgın bir gününde olmasa maç beş sete gitmezdi diyebiliriz. Tam 35 sayıyla oynadı Manon Flier. Debby Stam sakat, Buijs'da okulundan dolayı Japonya'daki kadroda yoklar. Eğer bu oyuncularda olsa Hollanda kötü bir takım değil kesinlikle
Günün en ilginç olayı Tokyo'daki maçta yaşandı. Japonya-Peru maçı elektrik arızası nedeniyle geç başlayarak oynandı. İlk başta akla gelen depreme ve belkide hemen her şeye hazır zannettiğimiz o Japonya'da neredeyse top toplayıcı çocukları mum almaya bakkala göndereceklerdi ! Şaka bir yana, böyle organizasyonlarda bile bunlar olabiliyor, olmasıda gayet doğal. Japon takımı belki bu olayın etkisiyle Peru'ya set verdi ama maçı vermedi.
2 yorum:
Burak'cım emeklerine sağlık.
Harika bir değerlenirme olmuş.
2 günde ne olup bitmiş öğrendik ne güzel.
Destin Hooker'ı tek geçerim :))
ABD maçını izleyebilsek TV'den iyi olacak.Saat farkı ne yazık ki çok kötü.Dominik - Türkiye maçını izleyemedim.Salı'dan itibaren devam edecek maçlarda hafta içi ve sabah.
Gene izleyemeyeceğiz.
Bugün Brezilya-Hollanda maçının 3.setini izledim.Hollanda dünkü İtalya maçını salakça kaybettikten sonra havlu atmış resmen.
Bu arada Kore tam gaz gidiyor.
Demiştim bu turnuvanın sürpriz takımı olacaklar diye.
Saat farkı malesef cok kötü oluyor. Çoğu maçı izleyemiyoruz daha sonra 5-8 dklık özet ekleyenler oluyor youtube'a oradan bakıyorum. Kore tam tanımıyorum acıkcası korkmaya basladım 3 maçınıda 3-0 kazandılar. Diğer grupta sırbistanın 3 te 3 yapması kötü oldu yine bizi yenebilirler bu havayla..Rusya yenilgisinin cokta kötü olmadıgını Çin galibiyetinin bunu dengeledigini düşünüyorum...
Yorum Gönder