25 Ekim 2010 Pazartesi

Fenerbahçe - İBB 1-3 (Salondan İzlenimler)



Önceki sezonlara göre daha iddialı ve heyecan verici transferlerle sezona giriş yapan erkek voleybol takımımız; kendi sahasında oynayacağı ilk resmi maçında ne yazık ki fikstür çakışması problemine kurban gidip, sahada da uyurgezer vaziyette bir oyunla önemli rakiplerinden ibb'ye kaybetti.

Futbolda Kadıköy'de gs derbisinin olduğu bir günde bu voleybol maçı öğlen erken saatlerde oynanmalıydı ki tribünde destek olacak taraftar sayısı biraz daha fazla olsun. Ama öğlen gençler kategorisinde Fener-ibb maçı varken, üstüne de es spor-izmir havagücü gibi alt lig maçı varken bizim maçın günün son maçı olması bu plan program işlerinde erken davramada ya beceriksiz olduğumuzu ya da federasyon ve yayıncı kuruluşa yeterli etkimiz olmadığını ve yahutta taraftar desteğini çokta umursamadığımızı gösteriyor. Tabii bu konuyu biraz daha açarsak hep eleştirdiğimiz kulüp haricinde de bazı dış faktörler olduğunu kabul etmek gerekir. Bu meselenin federasyon ve yayıncı kuruluş ayakları da var. Onlar yayınlanmak istenen basket yada voleybol maçı ardına diğer bir maçı falan dizebilecekleri saatleri belirliyorlar, sonra gerisi umurlarında olmuyor. Maçı oynayacak ev sahibi takımın diğer branşlarında aynı gün aynı saatlerde iç sahada maçları var mı, haftaiçi şehiriçi trafiği, çalışanların erken saatte olan maça yetişememeleri vs..
Daha sezon başından bu problemleri dillendirmeye başladık ama çok fazla takım ile branşlarda mücadele eden bir kulüp ve taraftarları için de bu sezonun geçen seneye göre daha sıkıntılı geçeceği belli oluyor.

Neyse maça dönersek, uzatmaya giden bayan basket maçını izleyip salona vardığımda maçın başlarını biraz kaçırdım. Marshall'ın da bu hafta oyunda olduğu takımda, kontenjan dışı yabancı oyuncu olan Geriç maçı reklam panoları arkasındaki istatistik ekibinin yanında izliyordu. Salonda doğal olarak fazla renk göze çarpmıyordu, maçı izlemeye gelmiş izleyiciler ana tribünü yarım yamalakta olsa doldurmuştu, file arkası tribünlerde de iki tarafta toplam 150 kişi olmak üzere salonda tahminen 600-700 kişi vardı. Uzak taraftaki file arkasında ibb sayılarına sevinen alkışlayan ama tezahürat falan etmeyen 50-60 kişi göze çarpıyordu.

Bize yakın olan file arkasına göz atınca bayan basket takımımızın eski kaptanlarından Nalan Mete Ramazanoğlu'nu gördüm. Yanında eşiyle beraber etrafında da farklı takımlardan voleybolcularla sohbet ederekten oturuyorlardı. Nalan kaptan çok belirgin bir karnışişlikle hamileydi, umarım sağlıklı bir evlat sahibi olur. Onların olduğu kısma volkan güç, ali çayır gibi oyuncularda gidip sohbete katıldılar.

Sahada ilk set güzel bir oyunla bizim üstünlüğümüzde geçiyordu, herhangi bir taraftar kitlesi olmayınca alınan sayıların alkışlanmasından başka ses çıkmıyordu. Sadece her zaman tezahürat eden kitlenin toplandığı ana tribün sağ köşesinde 3-4 kişi zaman zaman oturdukları yerden alkış temposu başlatıyordu. Bir süre sonra file arkasında durdukları yerden oraya gelen 5-6 tane 15 yaşlarında gençte oraya gelip zaman zaman Fener diye bağırdıkları oldu. Bu hafif ortamda biraz üstlerde bir yerde oturup maçı izliyordum. Emre'nin aldığı sayılardan sonra özellikle ona yönelik Emre şakşakşak diye alkışla tezahürat eden 6 tane minik takım oyuncumuz kızlar da çok sempatikti. İvan'ın bir sayısı sonrası bir daha diye bağırmaları, salonun sessiz olduğu anlarda alınan sayıyla çığlıklar attıkları heyecanlı halleri ortamdaki tek renklilikti. Bazen de salonun ortalarında biryerler de oturan ihtiyar heyetinden alkış tempoları geliyordu.

İlk set ortaları da iyi kullanarak üstünlüğü kurduk. Ancak ikinci setten itibaren maçın rengi değişiverdi. Bize yakın olan yarı sahaya geçen ibb oyuncularına bakınca kadrolarının çok değiştiğini gördüm. Sürekli parmak manşet almayı tercih eden Marshall zaman zaman hatalar yapmaya başladı, üstüne Coşkovic'te eklenince bir türlü düzgün oyun kuramaz olduk. Çabuk demoralize olan takım yavaş yavaş dökülmeye başladı. Rakip çok ilginç toplar çıkartıp karşı sahaya yollamak için bıraktıkları basit bir toptan bile sayı alır oldular ki, bu da salondaki herkesi şaşırttı.

Tabii maçın gidişatı olumsuza dönünce rakip oyuncuların sevinçleri bizleri daha fazla germeye de başladı. Özellikle 3 numaralı muhammet ön sıralarda oturan taraftarlarımızın tepkisini çekmekteydi. Üstlerde oturduğum yerden bağırmak biraz garip karşılanacağından bari bende öndekilerin yanına ineyim de birşeyler yapayım dedim. Manşetlerdeki sıkıntı üstüne Arslan'ın kötü pasları derken giden ikinci set sonrası üçüncü sette takım oyuna biraz daha asılıverdi, ama bir yere kadar direnebildiler.

Ufak çocuklarda gitmişlerdi, kalan 3-5 kişi haydi beyler diye gazlamak birşeye yaramıyordu, çok basit hatalarla setin sonunda düşüverdik. O kadar kötü servis atıyorduk ki, bazen filenin altlarına doğru düşürdüğümüz oldu. Marshall ilk oynadığı maçtan iyi bir izlenim bırakamadı. Pas organizasyonunda anlaşmazlıklarla ortaya düşen toplar oldu, böyle bir son şampiyon etiketli ekibe yakışmayacak hatalar yapıyorduk. Bu hataları yaparken karşı tarafın sevinç reaksiyonları o kadar abartılı olmaya başladı ki hakeme bunların terbiyesizlik olduğunu seslenmeye başladık. Spor içinde sevinç olur ama yapılan hataları bu kadar da diğer tarafa gösterme amaçlı heeyy- hoooy diye sesleri iyice yükseltip yapmak ayıptı.

Kaybettiğimiz son set belediye takımı gene bizim olduğumuz taraftaydı. Bu sefer biz tribünden bunlarla uğraşmaya başladık. Zaten salonda 500'den fazla izleyici olsa da sanki kimse yokmuş gibi gürültüsüz bir ortam vardı, kim bağırsa alkışlasa herkes net duyulabiliyordu. Bizim aldığımız sayılardan sonra onların yaptığı sesleri taklit etmeye başladık. Gene tepkimizi çektikleri oldu, hakeme yeter artık hocam falan derken en sonunda bunlardan birine kart gösterdi, gerçi o muhammet daha çok kaşınıyordu ama kartı gören todor oldu. Attıkları servisleri gene karşılamakta problem yaşayıp, onların pasörü ulaş'ın organizasyonlarını sezmede ağır kalınca bu setin sonunda da kaybeden biz olduk. Takım ne yazık ki maçı çevirecek bir mücadeleyi ortaya koymaktan uzaktı, kenardan oyuna sokulan tek bir oyuncu olması da dikkat çekiciydi.

Açıkçası bu maç daha uygun bir günümüze denk gelseydi hem takım hem de taraftar olarak onlara böyle rahat bir ortam sunmazdık, bu heeyy-hooyy gazcısı ibb oyuncularını da aklımın bir köşesine yazdım, bakalım rövanşta görüşürüz, bizim takımın ise belli ki adaptasyon ve form tutmak için daha çok zamana ihtiyacı var.

1 yorum:

Güray Gürsoy dedi ki...

Orada olman ve izlenimlerin için teşekkürler Kerem'cim.
Ezcümle her şey kötüydü o gün.