25 Eylül 2010 Cumartesi

Treviso - Bakü Voleybol Hattı

CL de Fenerbahçe’nin grubunda yer alan Sisley Treviso hakkında birkaç şey karaladım. Artı olarak son yıllarda ki atılımlarıyla dikkat çeken ve bu sezon Azerbaycan’ı Champions League’de temsil edecek olan Rabita Bakü ekibi hakkında da düşüncelerimi paylaşmak istedim. Nihayetinde bu yazı ortaya çıktı.


Voleybolda bir marka ; TREVİSO


Treviso … İtalya’nın kuzeyindeki Veneto bölgesinin küçük ve şirin şehri.

Verona , Padova ve de bölgenin ağır abisi Venedik kadar ilgi çekici olmasa da adını tüm Avrupa’ya ezberletmiş bir yerleşim yeri. Treviso denilince akla ilk ne gelir acaba ? kimisinin aklına Casa Trevigiana kimisinin aklına güzel şaraplar kimisinin aklına Roma döneminden kalma yapıtlar gelebilir. Ama spor denilince akla en başta mutlaka 2 marka gelir. Birincisi - kuruluşu Treviso olan Benetton , ikincisi - üretim ve dağıtım hakkı Benetton’un elinde bulunan Sisley. Yazının içeriği başından sonuna kadar voleybol olacağından dolayı tahmin edersiniz ki konumuzda SİSLEY Treviso olacaktır.

Sisley Volley TV ya da bir başka deyişle Sisley Treviso… CL gruplarında Fenerbahçe’nin rakibi olan İtalyan devi.

Dev diyorum çünkü kulübün geçmişi bu tabiri fazlasıyla hak ediyor. Mevcut durumda İtalya’nın en iyisi değiller fakat 90 lar dan bu yana Lega Volley’de her zaman var oldular. 90 lı yılların ikinci yarısından itibaren İtalyan voleyboluna yön verdiler.

2002 senesinden bu yana Treviso ekibini takip etmeye çalışırım. Tabi o zamanlar şimdiki internet yoktu , digital yayınlarda yoktu. (en azından bende) Analog yayın yapan Rai’den maç özetlerini izlemekle yetiniyordum ve çoğu zamanlar Fenerbahçe’nin , Sisley ve onun gibi büyük ekiplerle günün birinde boy ölçüşebileceği hayalini kuruyordum. Tabi o zamanın şartlarında bu bir hayaldi ama bu hayalin günümüzde gerçeğe dönüşmesi beni bir hayli mutlu etmiştir.

Sisley Treviso denilince akla gelen ilk kişi şüphesiz ki Daniele Bagnoli’dir. Treviso’nun temelini atmasada organizasyonu dallandırıp budaklandıran , atılan temelleri kalıcı kılan ta kendisidir.

Treviso’nun en ihtişamlı yıllarının doksanların ikinci yarısı olduğu bir gerçek fakat kulüp 2001 ve 2002 den itibaren kilit pozisyonlara önemli takviyeler yaptı. Papi , Tencati , Farina ve Cisolla mevcut Treviso organizasyonunun önemli oyuncuları arasındaydı bu oyuncuların arasına Vermiglio ve Fei gibi genç ve yetenekli İtalyan oyuncular dahil edildi. Acaba Bagnoli’nin aşısı tutacak mıydı ? Sisley 2000 li yıllara da damgasını vurabilecek miydi ?

Evet … Treviso organizasyonu eskisi gibi işlerliğini korudu. 2002-07 arasında Papi (OH) , Cisolla (OH) , Fei (OPP) , Tencati (MB) , Vermiglio (S) , Farina (L) gibi oyuncuların iskeletini oluşturduğu kadro 4 İtalya ligi bir Champions League ve birde şimdiki adıyla CEV Cup şampiyonluğu kazandı. Adeta kupa canavarı olmuşlardı. Tabiri caizse sistemleri tıkır tıkır işliyordu.

Özellikle 2006 - zirve yılı oluyordu Treviso için. Ekip CL şampiyonluğuna ulaşıyordu. Fakat double yine gelmiyordu. Bu müthiş takıma Lube Banca Macerata dur diyordu. Artık FB forması giyecek olan Miljkoviç Lube formasıyla o sezon harikalar yaratırken kapanışta yani şampiyonluğu belirleyecek olan 5. maçta (final serisi 2-2 ydi) mükemmel bir performans sergiliyordu. Maçı TV den seyretmiş biri olarak şunu söyleyebilirim ki bu seviyede bu kadar üst nokta performansı çok nadir görmüştüm. Miljkoviç son maçta , CL şampiyonu Sisley Treviso’yu adeta darmadağın etmişti. Fakat Miljkoviç’in Roma ile 2008 sezonunda elendikleri Trento serisinde ki fiyasko performansını da belirtmek gerekir. (Marshall ile aynı takımdaydılar) Dilerim Roma’da yaşadıklarını bizde yaşamaz ya da daha doğrusu Macerata yıllarında ki gibi olması dileğiyle.

Vee 2007 yılı … Sisley’in son altın sezonu. Ya da bir başka ifadeyle Bagnoli’li son sezon. Normal sezonda 9 mağlubiyet alan ekip birçok kişinin beklentisinin aksine , performans yükselterek play off larda oynadığı tüm maçları kazandı. Finalde ise normal sezonda yine kendisi gibi bekleneni veremeyen fakat play off larda şahlanan Piacenza ile eşleştiler. Kıran kırana geçecek bir seri bekleniyordu fakat Sisley coşmuştu bir kere. Seriyi 3-0 la süpürerek şampiyonluklarını ilan ettiler.

Artık diğer rakipler Treviso’nun bu hakimiyetini yıkmak için daha yerinde politikalar izlemek zorundaydı. Ve öylede oldu. İtas Diatec Trentino , Nikola Grbiç ve Matey Kaziyski hamleleriyle şampiyonluğu ne kadar çok istediğini gösteren takviyeler yaptı.

Sisley cephesinde ise tam bir yaprak dökümü vardı. Takımın saha içindeki beyni Valerio Vermiglio , Macerata’ya orta oyuncu Luca Tencati Modena’ya katıldı. Saha dışındaki beyin ise Moskova ‘nın başına geçti. (yanında yardımcısı Piazza’yı da götürdü) Bagnoli’den boşalan koltuğa ise Brezilyalı antrenör Renan Dal Zotto getirildi.

Bagnoli ,Vermiglio ve Tencati’nin ayrılışları Sisley’in artık şahşalı dönemlerinin geride kaldığının birer habercisi gibiydi. Nitekim bu yönde düşünenler haklı çıktılar. Takım 2008 de yarı finali göremeden elendi. Şampiyon ise Trentino oldu. Artık Treviso için şampiyon olmak eskiye oranla çok daha zordu. Gidenlerin yerlerine yapılan transferler boşlukları dolduramıyordu. Artık söz sırası Piacenza , Cuneo ve Trento gibi ekiplerin olmuştu.

2009 - Sisley için tam bir kabus yılı oluyordu. Sezon ortasında Brezilyalı antrenörün görevine son veriliyordu. Takım play offa son sıradan (8.sıra) giriş yapmıştı. Ekip artık tamamen dibe vurmuştu. Bir zamanların zirveye abone takımı artık eski görüntüsünden çok uzaktı. Sonuçta play off ilk turunda Lube tarafından süpürülerek kayıp yıla son noktayı koyuyorlardı.

Artık bir şeylerin yapılması şarttı. Zira kulübün gidişatı hiç iyi değildi. Beklenen oldu ve kadroda revizyona gidildi. İlk altıya Bontje - De Togni (MB) eski oyuncular Maurotti ve Horstink (OH) takviyeleri yapıldı. Özellikle Maurotti ve Horstink hamleleri Cisolla ve Papi ikilisinin artık bir arada düşünülmediğinin somut bir göstergesi gibiydi. Zira Cisolla takımdan ayrılarak tıpkı Vermiglio gibi Macerata’nın yolunu tutuyordu. Papi ise artık vazgeçilmez olmadığının ve ilk altıdaki yerini kaybedeceğinin farkındaydı.

Takımın antrenörü ise Treviso için tanıdık bir isim , Roberto Piazza olmuştu.

Sisley’in 2009-10 da ne yapacağı merak konusuydu. Revizyon sonuç verecek miydi.?

Treviso geçen sezona oranla , oldukça iyi maçlar çıkartarak ligi 3. sırada tamamlıyordu. Revizyon işe yaramıştı. Takım play oflar da son 4 arasına kalmıştı. Yarı finalde Bre Banca’ya elenmelerine karşın , revizyondan sonra oluşan bir kadro için iyi sayılabilecek bir sezon çıkartmışlardı. Sonuçta Treviso için yine CL yolları gözüküyordu. Kura sonrasında ise gönül verdiğim takımın rakibi oldular. Fenerbahçe’nin…

Treviso kadrosal bazda birbirlerini iyi tanıyan oyunculardan kurulu bir ekip. Bu sadece günümüzde değil 10 sene öncesinde de böyleydi. Silbaştan operasyonları pek tercih etmeyen bir kulüp. Revizyona gittikleri sezonda bile (ki bu durum sadece bir kez yaşandı) , ilk 6 ya yaptıkları 4 takviyeden üçü (De Togni , Maurotti , Horstink) eski oyuncularındandı.

Bu sezon Brezilyalı pasör Ricardo ile yollarını ayırdılar. Ricardo ilk sezonunda çok şanssız maçlar yaşadı. Bu durumun oluşmasında takımın kötü gidişatıda etkili oldu ve ilk sezonunda hayal kırıklığı yarattı. Fakat geçen sezon müthiş işler çıkarttı. Takım sezonu ilk 3 te bitirdiyse bunda Ricardo’nun payı büyüktü. Sonuçta kendisi ile yollar ayrıldı ve o mevkiye yine eski bir Trevisolu , Pierre Pujol (Cannes) takviyesi yapıldı. Pujol uyum açısından pek bir problem yaşamayacaktır zira hücumda en çok tercih edeceği üç oyuncuyu da (Fei,Horstink,Maruotti) çok iyi tanıyor.

Bunun yanında yedek pasör Carletti ve yedek orta Kohut ile de yollar ayrıldı. Bu oyuncuların yerlerine Piacenza’dan yine eski bir Sisley li Boninfante (pasör) ve Bjelica (orta) transferleri yapıldı. Bjelica iyi bir oyuncudur. İlk 6 da yer alacak mı ? Bunu kestirmek zor ama oldukça fazla forma şansı bulacağı kesin. Açıkcası Te Togni yerine Bjelica’nın ilk 6 başlaması daha akıllıca olur.


Bir diğer transfer hamlesi ise Maaseik’in 23 yaşındaki Belçikalı smaçörü Van Welle ‘nin kadroya dahil edilmesi girişimiydi fakat Sisley amacına ulaşamadı ve oyuncuyu kadrosal bazda büyük değişime giden Macerata’ya kaptırdı.

Kulüp , özellikle son yıllarda kendisinden yetişen veya geçmişte kadrosunda yer almış oyuncuları bünyesinde toplama eğilimine girdi. Bu bağlamda özellikle benchi güçlendirmek ve de gerçekleşmeyen Welle transferinin alternetifi olması amacıyla voleybol orjini Treviso olan 2 genç oyuncu kadroya dahil edildi. Bunlardan biri 21 yaşındaki Çek smaçör Jiri Kovar diğeri ise 20 yaşındaki Macar çapraz David Szabo. Antrenör Piazza bu iki genç oyuncuyu da yakından tanıyor zira bu ikilinin kulübe adım attığı sıralar kendiside Treviso’da yardımcı antrenördü.

Muhtemelen yeni sezonda

İlk altıları ,

Pujol (S) , De Togni (MB) , Rob Bontje (MB) , Maruotti (OH) , Horstink (OH) , Fei (OPP) ve Farina (L) şeklinde olacaktır.

En büyük silahları Alessandro Fei. Fei kulübün ve İtalyan voleybolunun simge isimlerinden. 32 yaşındaki oyuncu yaklaşık 10 yıldır Treviso formasını giyiyor , geçenlerde 4 yıllık yeni bir sözleşme imzaladı ve büyük bir ihtimalle voleybolu Treviso forması altında bırakacak.

Kulübe ilk geldiği yıllarda Stanislav Dineikin’in gölgesinde kalsada bu oyuncunun ayrılmasından sonra takımının her zaman bir numaralı skor opsiyonu haline geldi. İtalya ligi gibi zor bir arenada şuana kadar oldukça iyi işler çıkarttı. Hücumsal istatistikleri de bunu doğruluyor zaten. Yalnız bazen istikrarsızlığı tutabiliyor. Top aldıkça açılan , açıldıkça coşan bir oyuncu. O yüzden maçın en başından itibaren önlem alınması ve ritm bulmasına engel olmak gerekir. Oyuna iyi başlayamaması rakipler için oldukça iyi bir haber olmaktadır çünkü genelde iyi başlayamadığı maçlarda ritmini yukarıya taşıyamıyor.

Tabi Fei demişken etkili servislerini es geçmemek gerekir. İki tip servis kullanıyor. Aslında kullanığı iki stilde smaç servis. Teki biraz yavaş diğeri oldukça hızlı ve sert. Genellikle maçlara çok sert olmayan smac servis (daha çok rakibin manşet almakta en zorlanacağı bölgelere) atarak başlıyor fakat kritik anlar gelince birdenbire servisini riske ediyor ve sertleştiriyor. Bunu oldukça başarılı yapıyor. Üstelik karşısındaki oyuncu ne kadar iyi manşetci olursa olsun hata yaptırabiliyor. FB ye karşı devamlı sert servis mi atacak yoksa kritik anlarda mı servisi riske edecek bilemiyorum ama (FB teknik ekibi Sisley’i analiz edecektir) teknik ekibin özellikle Serkan ve Coskovic’i , Fei serviste iken daha bir dikkatli ve uyanık olması konusunda uyarması gerek.

Takımın orta oyuncusu Hollandalı Rob Bontje etkili bir isim. Hücumlarına iyi dikkat etmek gerekir zira bloklanması pek bir zor . Komple bir orta hem hücumu hem de bloğu iyi yapabiliyor.

Diğer orta De Togni ‘yi açıkcası fazla tutmuyorum. Daha çok hücumda etkili bir orta defansta blok konusunda bazen tıkanabiliyor. Örneğin son Cuneo serisinin ilk üç maçını sadece 1 blokla tamamlaması oldukça ilginç ve düşündürücü bir noktaydı. Kısacası çok iyi maçlarını izlesemde benim için ne bir Fortunato ne bir Birarelli ne de bir Mastrangelo …

Smaçörlere gelecek olursak ,

İtalyan dört numara Gabriele Maruotti maçın yönünü değiştirebilecek çapta bir smaçör değil. Vasat bir smaçör. Hem hücumda hemde savunma-manşette belli bir standartı olan ve o çizgide devam eden bir oyuncu. Tavanda yapmaz dibede vurmaz. İtalya milli takımında da yer alıyor. Gerçi İtalyanların 4 numara tercihleri çokta sabit değil bir bakmışsın rotasyonda, Cisolla, Zlatanov bir bakmışsın Cernic , Savani birde bakmışsın Maurotti , Parodi , Martino ya da daha farklı isimler … Zira İtalya antrenörü Anastasi çizmede yapılacak dünya şampiyonasının kadrosuna Maurotti’yi almadı , bu durum Maurotti için şüphesiz ki bir düş kırıklığı yaratmıştır.

Diğer smaçör Hollandalı Horstink , hücumda oldukça etkili bir oyuncu. Manşetlerde aynı etkinlikten söz etmek zor. Manşette takımın zayıf karnı fakat hücumda tam bir baş belası. FB nin servisleri mutlaka mümkün olduğunca Horstink’e yıkması gerekecek çünkü hücumsal etkinliğini manşette hataya zorlayarak düşürmek en akılcı yöntem olacaktır. Yani kısaca mental açıdan çökertmekte diyebiliriz. Bu oyuncu etkili servisler ile oyundan düşürülemezse tekrar söylemeliyim ki tam bir baş belası.

Libero Farina ise Papi ile birlikte kulübün en eski oyuncusu. Gerek Sisley gerekse İtalyan voleybolu için çok şey ifade ediyor. 34 yaşında ve 22 yaşından beri Treviso’da. Bu süre zarfında kazanmadığı kupa kalmadı.
Geçen sezon kariyerinin en kötü sezonuydu bir nevi smaçör rotasyonu Neriman-Seda ve formsuz bir Esra olan takımın liberosu gibiydi. Şu bir gerçek ki takımda istikrarlı manşete sahip en azından bir smaçör dahi olmazsa mevkisinde Dünya’nın en iyilerinden olan Farina’da olsanız ya da Cardullo’da olsanız her şey hikaye…

Farina biliyor ki başarıyla dolu günler artık geride kaldı ve yanında artık eski Papi gibi hem manşeti hemde hücumu çok iyi yapabilecek bir oyuncu yok.

Samuele Papi (OH) demişken ;
Kendisi profesyonelliğini takdir ettiğim ender oyuncuların başında gelir. 12 yıldır Treviso’da ve Farina gibi kazanmadığı kupa kalmadı. Üstelik elde edilen zaferlerde katkısı çok büyüktü. Gerek hücumda gerekse ve özelliklede manşette büyük işler başardı. Ama artık 37 yaşında. Eski performansını beklemek güzel ama gerçekleşmeyecek bir hayal. Muhtemelen takımın manşette sıkıntı yaşadığı anlarda oyuna dahil olacaktır. Ve tabi voleyboluda zirveye ulaştığı kulüpte , Treviso’da bırakacaktır.

Toparlamak gerekirse ,

Treviso‘yu zorlu bir yıl bekliyor. Hem İtalya ligi hem de Champions League’de oldukça güçlü ekiplere karşı mücadele edecekler. Bunlardan biriside Fenerbahçe. İtalyan temsilcisi mevcut durumda kalite bakımından Fenerbahçe’nin gerisinde , fakat bu durum kolay lokma olacaklarını asla göstermez zira Palaverde’de sarı lacivertli ekibi oldukça zorlu bir mücadele bekliyor .

İtalya liginde ise en büyük rakipleri Cuneo ve Trentino olacaktır. Netice itibariyle Sisley’in bu iki takımında gerisinde kalacağını ve geçen sezonki (normal sezon , play off) derecesini tekrarlayacağını düşünüyorum.


AZERBAYCAN ’da birşeyler oluyor ...


Azerbaycan… Edebiyat , müzik , spor ve adını yazmadığım daha birçok alanda oldukça saygın isimler çıkarmış bir ülke.

Bahtiyar Vahapzade , Azerin , Alla Hasanova … Beğeniyle takip ettiğim ve Azerbaycan’ı daha da çok sevmeme vesile olmuş alanlarında usta isimler.

Vahapzade’nin edebi eserleri , Azerin’in enfes şarkıları , Hasanova’nın sporculuğu ve saha içi liderliği bende her zaman hayranlık bırakmıştır. Dolayısıyla birçok alanda takdir ettiğim ve sevdiğim kişilikleri barındırmış bir ülkenin yaptığı güzel işlerle Avrupa’da adından söz ettirmesi beni oldukça mutlu edecektir.

Azerbaycan voleybolda mazisi küçümsenmeyecek başarılarla dolu bir ülke. Bir zamanların güçlü ekibi Azerrail Bakü’nün 2002 de ki Top Teams Şampiyonluğu (şimdiki adıyla CEV Cup) ve 2004 senesindeki Champions League F4 ü ülke voleybolunun tepe noktasıydı. O tepe noktasının başmimarlarından biriside Faik Karayev’di. Fakat daha sonrasında pek dişe dokunur bir başarı gelmedi. Voleybol duraklama dönemine girdi. Artık Azerrail’in başında olmayan fakat Azeri voleybolunda büyük saygınlığı ve yeri olan Faik Karayev ‘e göre , ülke içerisinde rekabetin olması şarttı bunun içinse profesyonel bir ligin varlığı olmazsa olmazdı. Tüm bu planlananlar çerçevesinde profesyonel bir lig oluşturuldu.Ve bu lig kısa sürede daha doğrusu 2010-11 sezonu öncesinde kaliteli ve tanıdık isimlerin sahne alacağı takip edilesi bir lig haline geldi.

Natalia Hanikoğlu , Alice Blom , Kathleen Weiss , Tayyiba Haneef , Nicole Davis , Mira Goluboviç , Valeriya Korotenko , Yuko Sano , Natalya Mammadova , Riika Lehtonen , Natasa Krsmanoviç , Nancy Metcalf , Olga Tocko , Irına Zhukova ve Kimberly Glass gibi isimler bu sezon Azerbaycan liginde boy gösterecekler.

Azerrail Bakü , Lokomotiv Bakü ve de özellikle İktisadchi Bakü 6 takımlı (ligde 8 takımın yer alması planlanmıştı ama yanılmıyorsam bu sezon altı takım olacak) Azerbaycan Liginin başa güreşen ekipleri olacaktır. Fakat ligin en büyük favorisi son şampiyon Rabita Bakü … Diğer Bakü takımları Rabita’yı ne derece zorlarlar kesin bir öngörüde bulunmak güç ama bir şey kesin ki o da Rabita’nın kağıt üzerinde geçen sezona oranla daha da güçlü olduğu…

Şimdi gelin Rabita Bakü’ye daha da ayrıntılı değinelim…

Azerbaycan voleyboluna yeni bir soluk getiren Rabita Bakü aslında bir bakanlık takımı. Bunun neticesinde Azerbaycan Bilgi ve Teknoloji Bakanlığı’nın büyük desteğini alan kulübün baş sponsoru ise ülkenin önemli bir GSM operatörü.

Geçen sezon ligi şampiyon tamamladılar. Bunun yanında Avrupa’nın 2 nolu kupası olan CEV Cup ta Eczacıbaşı Zentiva’yı eleyerek son dörde kalma başarısını gösterdiler. F4 organizasyonunun evsahipliğini üstlendiler. Fakat çok şanssız bir maç sonucu İtalyanların orta sıra ekiplerinden Yammamay Busto Arsizio’ya 3-2 yenilerek final biletini kaçırdılar. Çok şanssız bir maç diyorum çünkü Rabita , maçı Tie Break te adeta kendi elleriyle vermişti. 2010 Grand Prix elemelerindeki Türkiye – Bulgaristan maçı gibi trajik bir maçtı.

Aslında Azeriler bu filmin bir benzerini CEV Cup son 16 da Azerrail Bakü – Eczacıbaşı Zentiva serisinin Azerbaycan ayağında yaşamıştı. Herneyse ,

Yaşadığı şoku üzerinden atmaya çalışan Rabita , Karpol’lu Ekaterinburg’u yenerek üçüncülüğünü ilan ediyordu. Hernekadar yıllar öncesinde Azerrail’in elde ettiği zafere ulaşamasalar da bu üçüncülük onlar için ufak bir teselli büyük bir tecrübe ve de en önemlisi iyi bir prestij oluşturuyordu.

Rabita artık hedefi daha yüksek olan bir takım. Bu sezon 1 no lu kupada yani Champions League’de yer alacaklar.(w.card) Azerbaycan voleybolu birkaç yıl aradan sonra tekrar CL de temsil edilecek , görünen o ki Rabita kuru kuruya katılım değil CL arenasında kalıcı başarılara imza atmak istiyor.

CL de başarılı işlere imza atmak istiyorlar dedik , işte bu doğrultuda takımda bazı transferler-değişiklikler yaşandı. Bunlardan en önemlileri Natalya Mammadova’nın takıma katılışı ve antrenör Dragutin Baltiç’in takımdan ayrılmasıydı. Açıkcası antrenör ile yolları ayırmanın tıpkı de Brandt olayında olduğu gibi yapılmaması gereken bir hamle olduğu fikrini taşıyorum. Umarım tek yanlış bir çok doğruyu götürmez. Unutmadan ekleyeyim , Baltiç’ten boşalan antrenörlük görevine ise Dejan Brdjoviç getirildi.

İlk altılarının ;

Zhukova (S) , Glass (OH) , Tocko (OH) , Mammadova (OPP) , Krsmanoviç (MB) , Goluboviç (MB) , Popoviç (L)

şeklinde olacağını düşünüyorum.

Pasör Zhukova geçen yıl Eczacıbaşı ile anlaşmasına karşın ailevi problemlerinden ötürü takıma katılamayacağını bildirdi ve sezonu boş geçti. Eski performansına tekrar kavuşacak mı soru işareti ama kesinlikle büyük bir tecrübe. Şampiyon kadronun pasörü olan ve Lokomotif Bakü’ye geçen Evelina Tsvetanova’yı aratmayacaktır. Takıma faydalı olacağını düşünüyorum. Belgorod’dan alınan Diana Nenova ise yedek pasör olacak.

Ortalar Krsmanoviç , Goluboviç ve Deliç. İlk altıda Goluboviç ve Krsmanoviç oynayacaktır. Goluboviç beğendiğim bir oyuncudur. Özellikle Galati formasıyla FBA’ya karşı iyi maçlar çıkartmıştı. Azeriler 2 Sırp ile orta mevkiinde sorun yaşamayacaktır.

İlk altıdaki smaçörlerin Olga Tocko (Galati takımında kilo fazlası vardı umarım zayıflamıştır) ve Kimberly Glass olacağı kanaatindeyim. Geçen yıl Rabita ile oldukça iyi işler çıkaran Bojana Doganjiç’te bu mevkinin önemli isimlerinden. Ama dediğim gibi ilk tercih Glass-Tocko ikilisi olmalıdır. Bu ikiliden biri aksarsa ki aksayacak Doganjiç oyuna dahil olacaktır. Bir diğer smaçör ise Rus Belgorod ekibinden alınan Natalia Kulikova.

Geldik çapraz bölgesine. Kanımca Rabita’nın libero ile birlikte en güvenilir bölgesi…

Hem Natalia Mammadova hemde Sanja Staroviç oldukça etkili hücum silahları. Bu iki iyi hücumcunun yan yana oynamasını arzulayanlar elbette ki olacaktır. (staroviç iki mamadova dört) Fakat böyle bir durum Rabita için felaket senaryolarının hayata geçmesi anlamına gelir. Rabita sistemi için en ideali Mammadova’nın pasör çaprazı oynamasıdır. Yoksa Mammadova’nın asıl mevkisi smaçörmüş , çaprazmış bunları tartışmak zaman kaybı olur. Bir oyuncu , takımı için en çok hangi pozisyonda yararlı olacaksa o mevkide kullanılır. Mammadova dört no oynayamaz mı ? manşet alamaz mı ? tabii ki alır ama sonuçlarına da katlanılır. Açıkcası Bakü temsilcisi için Mammadova’nın 2 den mi yoksa 4 ten mi iyi hücum etmesinden daha çok , günümüz voleybolunda başarının temel anahtarı olan iyi manşet almayı becerebilmek çok daha önemli bir konu.

Azeri ekibinin alternatifli bir kadrosu var. Mesela , Tocko’yu çapraza kaydırıp ve manşet aldırıp Mamma’yı dört numaraya çekebilirler bu da bi seçenek fakat daha öncede ifade ettiğim gibi en ideali Natalya Mammadova’nın çapraz oynamasıdır. İyi kullanılan bir Mammadova müthiş bir hücum silahı olabilir. Tabi Staroviç’i de göz ardı etmemek gerek. Sırp oyuncu en az Mammadova kadar etkili bir hücum silahı. Eczacıbaşı Zentiva serisini dikkatli izleyenler Staroviç’in ne derece kaliteli bir oyuncu olduğunu görmüşlerdir. Umarın Mamma’nın varlığında kenarda fazla unutulmaz.

Liberoda ise Silvia Popoviç olacak. Milli takımında ne kadar yer almış-almamış ilgilenmiyorum şunu söyleyebilirim ki bana göre Avrupa’nın en iyi 3 liberosundan biri. Fenerbahçe Acıbadem’de görmeyi çok istediğim bir oyuncuydu. Rabitalılar ona çok güveniyor ve bunda fazlasıyla da haklılar.

Rabita Bakü ilk kez katılacağı Champions League’de Scavolini Pesaro , Bielsko Biala ve Dinamo Bükreş’in yer aldığı E grubunda mücadele edecek. Açıkcası grup birinciliği için Scavolini’yi zorlayacaklarını düşünüyorum. Eğer takım olmayı başarabilirlerse grupta birinci olmaları sürpriz sayılmaz.

Rabita zorlu Avrupa arenasında takım olmanın yanında şans faktörüne de çok ihtiyaç duyacak. Şüphesiz iyi bir kadro kurdular ama henüz Carnaghi Cortese , Dinamo Moskova , Eczacıbaşı Vitra veya Fenerbahçe Acıbadem değiller. Bakü ekibinin ileriki turlarda bu takımlarla eşleşmesi durumunda turu geçmesi olasılığı oldukça az. Bu yüzden şans faktörüne ihtiyaçları olacak dedim. Kura şansı… 2009 da bayanlarda Eczacıbaşı’nın 2010 da ise erkeklerde Volley Bled’in yaşamış olduğu kura şansı...

Belki F4 yapamayabilirler ama bu onları başarısız kılmayacaktır , ilk kez katılacakları bu platformda son altıya kalabilmek onlar için bu sezon iyi bir başarı olacaktır artı olarak gelecek sezon içinse güzel bir motive kaynağı …

Rabita Bakü’de antrenör dahil 6 tane Sırp var. Azeri oyuncu sayısı ise 1. Bu durum eleştiri konusu olabilir , oluyor da.

Elbette ki gönül Azeri oyuncuların daha fazla olmasını ister ama olaya realist yaklaşırsak daha yerinde tespitler yapabiliriz.

Rabita içinde bulunduğu koşullar çerçevesinde doğru işler yapıyor. Ülkedeki yerli oyuncu kalitesini iyi biliyorlar. Bu çerçevede mantıklı hamleler yapıyorlar. İsteseler kadroyu baştan aşağı Azeri yaparlardı. Fakat Yerli-Yabancı ayrımından daha çok Yetersiz - Vasat - İyi – Çok İyi ayrımına yöneldiler. Bütçeleri çerçevesinde de iyi hamleler yaptılar. Fakat nokta atışı olarak Simona Rinieri’yi ellerinden kaçırmamaları gerekirdi. Tom Logan için harcadıkları zamanı Rinieri için ayırsalar İtalyan oyuncu belki bugün Bakü adına mücadele ediyor olacaktı.

Azerbaycan’da oldukça yetenekli genç oyuncular olabilir fakat şuan için birçoğu Rabita’nın Avrupa da başarı hedefine cevap verebilecek düzeyde değiller.
Bakü ekiplerinin sahip olduğu iyi yabancılar ülkeye yeni bir soluk getirecektir , olası bir başarı Azerbaycan’da voleybola ilgiyi daha da arttıracaktır ki bu da altyapıların gelişmesine ve canlanmasına yol açacak.

Yabancı oyuncuları öcü gibi görmemek gerekir evet bugün varlar yarın yoklar ama onlardan kazanımlar elde etmek mümkünken hemen “neden bu takım yabancı dolu” gibi yaklaşımlarda bulunmak olaya dar bir perspektiften yaklaşmak olur.

Azerbaycan’da bir şeyler oluyor bu gayet açık. Fakat daha çok yeni. Belki de o ana kadar aklına voleybolcu olmayı hiç getirmeyen küçük çocuklar , olimpiyat ikincisi takımın oyuncuları Haneef , Davis ve Glass’ı , Azerilerin sembol oyuncusu Mammadova’yı , bitmek tükenmek bilmeyen savunma enerjisiyle Popoviç’i , bakın Finlandiya’dan da oyuncu çıkar dedirten Lehtonen’i ve de Bergamo’nun tozunu yutmuş tecrübeli pasör Zhukova ‘yı izlerken neden bizde böyle olmayalım diyeceklerdir ve de en önemlisi aileleri ülkedeki bu atılımı görürken çocuklarının voleybolu tercih etmelerini isteyeceklerdir. Hele birde kadrosu , yabancı çokluğu nedeniyle eleştirilen Rabita’nın olası bir CL başarısında dahada çok isteyeceklerdir.

Buradaki kilit nokta “içinde bulunulan koşullar altında en iyisini yapabilmek” ve Rabita’da buna çalışıyor. Atılan adımlar ve oluşturulan profesyonel lig yarınlar için çok daha iyi şeylerin yapılacağının habercisi olabilir. Ama dediğim gibi her şey şuan için çok yeni. Temennim Rabita’nın başarılı olması çünkü başarı popülarite getirir yatırım getirir ilgi getirir ve de en önemlisi diğer rakiplerinde yatırım yapmasına zemin hazırlar. Nihayetinde olması gereken en önemli öğe otomatikman ortaya çıkar. Rekabet…

Çünkü ortada popülarite ve ilgi vardır ve diğer kulüplerde bu pastadan pay almak isteyecektir. Kısacası başarı gelirse devamında olumlu zincirleme atılımlar gelecektir.

İyi bir altyapıya sahip olmak ve buradan genç yıldızlar çıkarmak voleybolda kalıcılık için önemli gerekliliklerdendir. Fakat bunu yazması ne kadar kolay ise uygulamaya koymak tam tersine çok zordur. Dolayısıyla iyi bir altyapıyı yoktan var edemezsiniz , bunun için hem arz hemde talep dengesinin birbirine yakın olması gerekir. Talep için yatırım ve başarının olması şarttır. Voleybola talep ne kadar çok olursa arzda o derece olacaktır. Ligde ne derece başarılı yabancılar var olursa altyapılardan o derece başarılı oyuncular çıkacaktır çünkü sporcu bir modeldir ve bu modelin teknik ve mental özelliklerinden antrenmanlar ve maçlar izlenerek hem antrenörlerin hem de genç sporcuların öğreneceği çok şeyler vardır. Bunun yanında halihazırda var olan sporcularda bu yabancılar sayesinde gelişimlerini ilerletebileceklerdir.

İşte tüm bunlardan yola çıkarak Azerbaycan için şunu söyleyebilirim ki , belki ligde yabancı sayısı çok fazla ama bu durum kısa vadede kulüpsel başarıyı uzun vadede ise ulusal başarıyı getirebilir. Burada kritik nokta yabancı oyuncuların önderliğinde başarının gelmesi aksi durum hayal kırıklığına ve organizasyonun bozulmasına yol açar. Bu yüzden şu aşamada tek dileyeceğim Rabita’nın CL de diğer Azeri ekiplerinin ise Challenge ‘de başarılı olması. Çünkü sayısı eleştirilen bu yabancılarla gelebilecek bir BAŞARI = yatırım , ilgi , rekabet ... Sonuçta ise uzun dönemde altyapılarda talep çokluğu …

Yatırım ve altyapı konusunu toparlamak gerekirse , Azerbaycan milli takımını bir lokomotif olarak ele alalım. Bu lokomotifin şu an için Avrupa’nın en iyi 7. veya 8. takımı olma potansiyeline sahip kömürü var ama sahip olunan kömür bu lokomotifi ilk dörde götüremez. Dolayısıyla bir şeyler yapmak gerekir.

Azerilerde şuan için bir şeyler yapıyor. Yaptıkları şey tutacak mı zaman gösterecek ama işler yolunda giderse kısa vadede kulüpleri uzun vadede ise milli takımları oldukça iyi işler çıkaracaktır.

Mesela , Türkiye’nin milli takımlar bazında 2000 li yıllara kadar başarısı yoktu. Vasat bir Avrupa takımı bile değildik. Ama özellikle Eczacıbaşı’nın getirdiği kaliteli yabancılar altyapılarımızın gelişiminde oldukça etkili rol oynadı. Yani her şey uzun dönemde oldu. Kısa dönemde Eczacıbaşı uzun dönemde ise Türkiye başarıyı yakaladı. Keza erkek milli takımımız eskiden Avrupa şampiyonalarına bile katılamazken son 6-7 yılda lige kaliteli yabancıların gelmesinden sonra özellikle altyapılarını geliştirerek Avrupa şampiyonalarının gediklisi haline geldi. İtalya gibi bir devi 3-0 yenebileceğini tüm dünyaya gösterdi. Üstelik genç bir jenerasyon yakaladık. Nereden nereye…

Tabi Arkasın 3 nolu kupada Avrupa şampiyonluğu yaşamasını ve Fenerbahçe ‘nin CL grubundan çıkarak tarihte bunu başaran ilk Türk kulübü olması gibi etkenleri de belirtmek gerek. Fenerbahçe’nin şimdiki hedefi ise CL de F4 … Görüyoruz ki erkek voleybolumuzda çıkışta. Tüm bu çıkışı TAMAMİYLE kaliteli yabancılara bağlamak isabetli bir tesbit olmaz ama ÖNCELİKLİ etkenin kaliteli yabancılar olduğu gerçekçi bir yaklaşım olacaktır. Burada kilit kelime NİTELİKLİ-KALİTELİ YABANCI.

Kendi açımdan şunu söyleyebilirim ki bir ülkede yabancı sayısının sınırsız olmasını asla eleştirmem ama tercih-transfer edilen yabancıların niteliksiz olması durumunu sonuna kadar eleştiririm… Azeriler belki bizim yapmadığımız bir şeyi yaptı yabancı sayısını sınırlamadı ama yaptığımız ve yapılması gereken bir şeyi yaptı KALİTEYİ asla düşürmedi. Transfer edilen yabancılar mükemmel olmayabilirler ama büyük çoğunluğu kaliteli isimler. Bu yüzden -Azeriler bir şeyler yapıyor – diyorum.

Son olarak ,

Artık ülkemizde hem erkek hem de bayanlarda genele yayamasak bile Rekabet , İlgi , Yatırım ve Başarı gibi nitelikleri görür olduk. Voleybol altyapıları , ailelerin çocuklarının geleceği için yaptıkları önemli terciler arasındaki bir seçenek oldu. Bunlar hemen mi gerçekleşti ? Hayır. Türkiye bir şeyler yaptı. Sonucunu bekledi ve aldı. Kim bilir belki daha fazlasını alacak…

Peki benzer bir durum neden Azerilerde yaşanmasın ?

5 yorum:

Güray Gürsoy dedi ki...

Serkan'cım emeklerine sağlık.
Çok güzel bir değerlendirme olmuş.


4 gündür yoktum buralarda.Memlekette babamı kaybettik.Acım büyük.
Allah taksiratını affetsin ne diyebiliriz ki bu saatten sonra :((

Sisley Volley TV dedi ki...

Bu dakikadan sonra ne desem boş hocam. Dediğiniz gibi çok büyük bir acı. Allah gani gani rahmet eylesin. Başta siz olmak üzere ailenize sabır diliyorum.

fairfax dedi ki...

@efsane mrsic
basiniz sagolsun, babaniza allah'tan rahmet size ve ailenize sabir dileklerimle.

Güray Gürsoy dedi ki...

Değerli atakan Allah razı olsun.
Teşekkürler.
Allah sizlere ve yaşıyorlarsa büyüklerinize sağlıklı uzun ömürler,ebediyete intikal etmişlerse rahmetler diliyorum.

Ilgar Azero dedi ki...

Kalbimin tum derinliklerinden teshekkurler ediyorum. Gercekten tum kalbimle sevdim bu yaziyi!!!
ALLAH korusun!
Ilgar Azeri