Brandt´ın ayrılışı için birkaç şey yazmak istiyorum.
Kuru bir güle güleyle olmaz...
Brandt´ın en çok eleştirildiği dönemlerde bile onu savunan biri olarak
tabii ki gitmesine üzüldüm.
3-4 kez maç ertesi karşılaşma fırsatımız oldu.
Son derece mütevazi ve cana yakın bir insan.
Eeee‚ ne olacak diyebilirsiniz. Ama mesele bu.
Şimdi bir şey söyleyeceğim‚ kimi arkadaşların çok hoşuna gitmeyecek.
Ama düşüncemdir‚ söyleme özgürlüğüm var.
Bunu amatör olarak 4-5 yıl voleybol oynamış biri olarak söylüyorum.
Ve tabii ki son 2-3 yıldır neredeyse profesyonelce voleybol izleyen biri olarak...
Tabii bu dediklerimin doğru olduğu anlamına gelmez.
Kendi yorumum ve tamamen öznel tabii ki...
I. Takım sporları içinde koçun etkisinin en az olduğu spor dalı voleyboldur.
Hatta daha da ileri gideceğim‚ özellikle bayan voleybolda koçun asli görevi
- takım içi dengeleri kollamak‚
- yıldızların egosunu tatmin etmek ama aynı zamanda kontrol altında tutmak
- genç yeteneklere fırsat vermek özgüven aşılamak
- hata yapan oyuncuyu oyun ve takım içinde tutmak
- takım içi gruplaşmalara izin vermemek
vs.dir...
Yani aslında biraz menajerlik de yapmak zorundadır koç.
İşin teknik taktik yönü basketbol ve futbolda olduğu kadar yoktur.
Voleybolda esas olan takım olmaktır. Çünkü her oyun ("rally") ortalama 15-20 saniye sürer.
Takım olarak reflekslerini çok güçlü olmalı‚ her hücum setini adeta bir refleks gibi
düşünmeden otomatiğe bağlayarak oynayabilmelisiniz.
Takımın her oyuncusunu birbirini ezberlemeli.
Rakibi çok iyi analiz etmeli‚ rakibin zayıf noktaları üzerine gitmelisiniz.
Aynı zamanda rakibin nerelerden nasıl hücum edeceğini tahmin etmelisiniz.
Koçun maç içinde asli görevi de budur zaten.
Indesit maçlarını laola´dan izleyenlere tavsiyem molalarda koçların konuşmaları
net olarak duyulur‚ bir dinleyin derim...
Mesela dersiniz ki Gioli gile önünde. Blok dikkat etsin‚ pasör ona açacak‚ vurduğunda da genelde paralele indirir‚
libero sen dikkatli ve hazır ol.
Atakta da mesela Oksana´nın bloğu düşüktür orada hücum edelim‚ arka alanda Godina var‚
kaçırmayın bu fırsatı onun üzerine vurun. Çıkaramaz...
Falan filan
Şimdi antrenörleri aşağıladığım düşünülmesin.
Kesinlikle.
Voleybol aslında çok da karmaşık bir spor dalıdır.
Ama birkaç yılınızı verdiğiniz mi çözmesi de kolaydır.
Ve aynı bilgi seviyesindeki antrenörler arasındaki farkı bence üç şey belirler:
1. Çalışkanlıkları. Yani rakipleri çok iyi tanımaları. Rakiplerin maçlarını izlemeleri‚ iyi analiz etmeleri. Dünya liglerini takip etmeleri...
2. İnsan ilişkileri. Yukarıda bahsettiğim meselelerde oyuncular üzerinde tatlı-sert bir otorite kurabilmeleri
3. Zeka. Oyun içinde rakibin taktiklerini görebilmeleri‚ rakibin zayıf noktalarını iyi tespit etmeleri‚ o zayıf noktanın üstüne gitmeleri‚ kendi takımının zayıflıklarını tespit edip onları örtmeleri‚ kendi güçlü oldukları yönlerin daha da çok üstüne gitmeleri. Gerekli oyuncu değişikliklerini yapmaları vs...
Şimdi bu konularda açıkçası ben Brandt ile Jose Roberto arasında öyle aman aman bir fark olduğunu sanmıyorum.
Tamam Jose Roberto tartışmasız en iyi antrenörlerden birisi.
Ama bu iki koç arasındaki fark mesela Mourinho ile Daum arasındaki fark kadar açık değildir.
Çünkü baştan beri belirttiğim gibi koçun voleybolda oyuna etkisi bir yere kadardır.
II. Brandt başarılı mıydı?
Peki Brandt‚ ne yaptı 2 yılda?
Şimdi kolaya kaçıp şunu söyleyebiliriz‚ bu seneki takımda bu başarılar normaldi.
Hayır. Bu kadar değil.
Çünkü Brandt´ı bu seneyle değil geçen seneyle değerlendirin.
4. sıradaki bir takımı‚ kendisinden çok daha güçlü takımların arasından sıyırıp
şampiyon yapmadı mı Brandt Hoca...
Üstelik bu ilk şampiyonluktu ve bir kabuğun kırılmasını sağladı.
Mehmet Ali Aydınlar´ın voleybola daha çok yatırım yapması için cesaret verdi.
Yani şu son iki yıldakı yatırımda tabii ki aslan payı Aydınlar´da ama Brandt´ın katkısını da unutmayalım.
Ne yaptı Brandt Hoca... (ilk şampiyon olduğumuz seneyi anlatıyorum)
1. Her oyuncunun performansını artırdı. Özellikle Seda ve Eda çok geliştirdiler kendilerini.
2. Rakiplerine göre daha zayıf bir kadroya sahip olmasına karşın oyuncularını çok dengeli bir şekilde kullandı.
hepsinden verim almasını bildi.
3. Genç oyunculara cesaret verdi. Merve´ye final maçında rakip 23. sayıdayken servis attırmasını hiç unutmayacağım.
4. Takım içinde uyum sağladı. Devre arasında birbirine girecek duruma gelmiş oyuncular arasında güzel ve sıcak bir ortam yaratmayı başardı.
5. Takım savunmasını geliştirdi. Özellikle blokları iyi yerleştirdi. Arka alan savunmasında takımı ilerletti.
6. Oyuncuların tümünün servislerinde gelişme sağlandı. Özellikle servislerin gideceği yerler çok iyi tesit edildi her pozisyonda.
Şimdi geçmişi niye hatırlatmak zorunda kaldım?
Bu sene Brandt çok eleştirildi. Dendi ki Naz´a süre vermiyor.
Ben bunu hiç anlayamadım. Şimdi insaf. Hangi takımın kadrosunda 3 pasör bulunur arkadaşlar.
Alın Wikipedia´da bütün kalburüstü takımların kadroları var.
Hepsine bakın. 3 pasör birden bulunduran takım var mı?
Brandt ne yaptı Merve´yi 3. pasör olarak tuttu takımda.
Bir tek servis attırdı diye eleştirenler var.
Ama başka bir koç olsa yedekte bile tutmazdı Merve´yi. Bunu söylemek istiyorum.
Yani a takımıyla antremana bile sokmazdı.
Genç takımında oynatırdı o kadar.
Şimdi Merve´ye bunu yapan bir hoca Naz´ı niye kenarda çürütmek istesin?
Üstelik Naz bu sene takıma nasıl geldi?
Ne kadar bonservis ödendi biliyor musunuz?
Söylentiler 1 milyon dolar ödendiği yönünde.
bu Acıbadem´in geçen seneki toplam bütçenin 5´te biridir arkadaşlar.
tekrar ediyorum 1 milyon dolar.
bu rakam Skowronska+Fürst+Sokolova transferlerinin toplam bedelidir neredeyse...
Ve Aydınlar‚ geçen sene takımın nasıl kurulduğunu anlattı.
Ne dedi‚ Brandt her mevkide en çok istediği 5 oyuncuyu istedi. Biz de hepsini aldık.
Pasörde birinci sırada Naz vardı dedi...
Sene boyunca Naz´ı neden oynatmadı diye buralarda çok sorgulandı.
ben de hep hocanın bir bildiği vardır dedim.
Ama sonuç olarakk sene sonunda Naz çürümüş mü?
Elinizi vicdanınıza koyun.
Çin´deki turnuvada Naz´ı izlediniz mi?
Final serisinde ilk maçı nasıl döndürdüğünü hatırlıyorsunuz değil mi?
Bu mudur çürüme.
Brandt´ın çürüttüğünü iddia ettiğiniz Naz‚ sene sonunda en iyi pasör ödülünü almadı mı?
Demek ki Naz kendini diri tutmayı başarmış.
Ama bunda Brandt´ın da çok önemli bir payının olduğunu teslim etmek lazım.
III. Brandt´ın koyduğu başarı çıtası: 50 maçta 48 galibiyet
Peki Brandt´ın karnesinde ne var?
Yazıyorum...
Kendi kurmadığı bir takımla ve kendisinden daha güçlü takımların olduğu bir ligde
ŞAMPİYONLUK (Üstelik bu koçu olduğu takımın ilk şampiyonluğuydu)
CEV Cup´ta 3.lük.
Bu sene
Türkiye´de 3 kupa birden
Avrupa´da finalde 3-2 kaybedilen maç sonrası (ki o son set de 6 sayı farkla kaybedildi)
kazanılan AVRUPA İKİNCİLİĞİ (Üstelik bu koçu olduğu takımın bütün branşlarında yakalanan en büyük başarı)
Öyleyse bu seneki takım ve koç için başarı çıtası budur.
Takım en fazla iki maç kaybetmeli‚ Indesit´te final oynamakla kalmayıp finali de kazanmalı
ve Türkiye´deki bütün kupaları da almalıdır.
Açıkçası bu çıtayı geçebilecek çok çok az hoca var dünyada.
Ve böyle bir çıtayı geçmesini istenmesini kabullenebilecek de çok az kişi var.
Biri de Jose Roberto tabii ki.
Yeni hocamız kendisine güveniyor ki kabul ediyor..
Ancak....
Bu sene Roberto iyi ki geldi diyenlere
sene sonunda şu çıta geçilemediyse‚ bir şeyleri hatırlatmak da hakkımız olmalı diye düşünüyorum.
Bu bir...
İkincisi geçen seneki takımın bu senekine göre çok daha fazla zaafa sahip‚ çok daha dengesiz‚
savunma yapabilme açısından çok daha sınırlı bir takım olduğunu da hatırlatmak isterim.
IV. Brandt´ın görevine neden son verildi?
Evet‚ neden?
Benim birkaç gözlemim var.
Sene başında hedef Dörtlü Final oynamak olarak konuldu.
Ancak takım o kadar büyük bir sinerji yarattı‚ öyle domine etti ki hem Avrupa´yı hem de Türkiye´yi‚
hedef bir anda büyüdü ve Indesit şampiyonluğuna dönüştü.
Ancak buna göre bir hazırlık yoktu sene başında.
Zaten ilk senede Indesit´te şampiyon olmak gibi bir hedef koymak biraz anlamsız olurdu.
Ancak rakiplerimiz iyi durumda değildi.
Rusya takımları düşüşteydi.
İtalyanlarda da bu sene asıl yatırım yapmış Jesi‚ Cortese gibi takımlar değil de Novara gibi düşüşteki
takımlar Indesit´teydi.
Bergamo da sene boyunca sakatlıklarla uğraştı‚ Bianco´suz falan oynadı.
Tabii haliyle Fenerbahçe Avrupa arenasında uzun bir süre tek başına tek güçlü ekip olarak kaldı.
Bunlar hep camiada hedefin büyütülmesine neden oldu.
Tabii kulübümüzdeki "Avrupa´da kupa alma hayali ve beklentisi" de bence takımın üstüne ayrı bir yük olarak bindi.
Bu Brandt´ın planlarını bence altüst etti.
Önceki sene Merve´yi bile oynatan Brandt‚ bir anda ilk altı seçiminde son derece tutucu davranmaya başladı.
Beylikdüzü maçlarında bile aynı altı oyuncuyu bir arada görmeye başladık...
Bu Brandt´ın tarzı değil. Aydınlar´ın da bu tür bir yönlendirme yaptığını sanmıyorum.
Ayrıca tam da rotasyona girilmesi gereken bir dönemde önce İpek sonra da Blom sakatlandı.
Ve Rüya Takım bir anda yedeksiz kaldı...
Brandt rotasyona girecekti de kimi oynatacaktı?
Çiğdem´in yerine kimi sokacaktı?
Bençe sezon sonu biraz sene başında planlanandan farklı şekilde yaşandı.
Ama bu dönemde çok çok az hata yapıldı.
Ve en az hasarla atlatıldı bu dönem...
Bu bile bence Brandt´ın başarısıdır.
Ayrıca takım savunması aksamadı mı bu sene? Aksadı...
Peki bu Brandt´tan mı kaynaklanıyordu?
Çok sanmıyorum. Çünkü bir önceki sene takım iyi defan yapıyordu zaten.
Bir şeyler değişti geçen sene boyunca...
Bunu tam olarak çözemiyorum‚ ama savunma sorunumuz Brandt´tan kaynaklanmıyordu...
Ancak Brandt´ın gelecek sene daha da artan yıldız oyuncuları kontrol edemeyeceği söyleniyor.
Ben öyle düşünmüyorum.
Şu anki takıma manşet aldırmak‚ blok yaptırmak‚ savunmaya yerleştirmek
geçen senekine göre çok daha kolay...
Ayrıca Brandt‚ bence sanıldığı gibi yıldızları kontrol edemeyecek bir hoca değil.
Bunu yapmak için tek yöntem kariyer konuşturmak değildir.
İnsan ilişkileri de önemlidir ve Brandt takım içinde huzursuzluk yaşanmasını engelleyecek bir hoca bence.
Ancak karar alınmış. Yapacak bir şey yok.
Fakat tekrar ediyorum. Jose Roberto´nun işi çok zor.
Çünkü bu takım daha az yıldızla geçen sene zaten çok başarılıydı.
50 maçta sadece 2 maç‚ onlar da 3-2 kaybedildi.
Bu çıtayı geçmek çok zor.
Ama yeni hocamız da iyi‚ transferler de yerinde...
Ben yine keyifle izlenecek bir takım yaratıldığını düşünüyorum.
Ama Brandt hakkında şu yazdıklarım da unutulmamalı.
V. Brandt´ın gidişine üzüldüm ama yine de Jose Roberto´yu destekleyeceğim
Ben biraz garip bir taraftarım...
Yani istemediğim bir değişiklik de yapılsa‚
oyuncular o çubukluyu üstüne geçirdi mi
o takımı ne olursa olsun sonuna kadar destekliyorum.
Bunu Aydın Örs gönderildiğinde de hissettim.
İçim yanıyordu ama sahada sonuçta Çubuklu vardı.
Tanjevic´i en kötü dönemlerde Basketbol forumunda nasıl desteklediğimi
bilenler bilir.
Yani düşündüğümü söylemekten de çekinmem...
O dönemlerde Tanjevic´i savunmuş biri olarak
Bu dönemde Jose Roberto´yu tabii ki destekleyeceğim.
Başarılı olmasını isteyeceğim.
Keyke Brandt´ın çıtasını geçse.
Takım 50´de 50 yapsa.
Daha güzel voleybol izlesek.
Şöyle düşünmem‚ yahu ben neler yazmıştım ama hiçbiri çıkmadı.
Hayır... Fikirlerimde hiç de inatçı değilim.
Çünkü biliyorum ki ben sadece bir taraftarım.
Voleybolun teknik-taktik işlerini benden daha iyi bilen bu işin profesyonelleri var...
Jose Roberto tabii ki onların başında geliyor.
Ve tabii ki zamanını‚ heyecanını ve parasını bu işe yatıran Mehmet Ali Aydınlar...
Ne yalan söyleyeyim‚ BrandT´ın hakkının yendiğini düşünüyorum.
Geçen hafta hocamız hala Brandt diyen Mehmet Ali Aydınlar´ın
daha sonra transferleri Jose Roberto´yla birlikte yaptıklarını söylemesi de çok hoşuma gitmedi.
Ama hiç önemi yok. Mehmet Ali Aydınlar´ın kredisi çok çok çok fazla...
Bir bildiği vardır deyip‚ hiç kafama takmıyorum.
Şu forumda en son eleştirilecek insan Aydınlar´dır bence...
Susuyorum...
Dediğim gibi... Taraftar yine de takımın arkasında durmalı.
Takım iskeleti hala sağlam duruyor.
Üstüne eklemeler yapıldı o kadar.
Ama sonuçta koç değişti.
Belki yeni bir pasör de gelecek.
Yani geçen seneki oturmuş takım ve sistem biraz değişecek.
Bu arada birtakım kazalar olabilir‚ sürpriz yenilgilerle bile karşılaşabiliriz.
Ancak takımın sezon boyunca çok iyi form tutacağını ve keyifli voleybol izleteceğini düşünüyorum.
Bu yüzden olası kazalarda "Brandt keşke kalsaydı" homurdanmalarıyla kendi keyfimizi kaçırmayalım.
Geçen seneki Rüya Takımdı. Peki bu seneki? onlar da şüphesiz Rüya Takımı...
Aydınlar´a biz yine de teşekkür edelim ve şu güzel takımın keyfini çıkarmaya bakalım...
Özgür
1 yorum:
Ellerine Sağlık abicim süper anlatmışsın.Bravo.
Yorum Gönder